Türkiye geçen hafta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan yumruklu saldırıyı konuştu.
Neresinden bakarsanız bakın son derece çirkin, demokrasiye aykırı, provokasyon kokan ve bir o kadar iğrenç bir durumdu bu.
Ankara Çubukta şehit cenazesi için toplanan kalabalık içerisinde ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu da vardı. Her ne olduysa o kalabalık içerisinde galeyana gelen veya getirilen halk CHP Lideri Kemal Kılıçdarğlu’na fiziki saldırıda bulundu. Kemal Kılıçdaroğlu ancak yakındaki bir eve sığınmakla linç olmaktan kurtuldu.
31 Mart Seçimler öncesi parti liderlerin yaptıkları konuşmalar ve ayrıştırıcı dil nihayetinde Ankara Çubukta hal bulmuş ve bu çirkin olayın olmasına zemin hazırlamıştır.
Demokrasiler siyasi partilerin var olmasıyla önem kazanır. Demokrasi mücadelesi bu siyasi partiler arasında iktidara gelmek ve ülke yönetimine talip olmakla başlar. Bunun için kimi ülkelerde dört yıl ve kimi ülkelerde de beş yılda bir yapılan bu seçimlerde siyasi partiler halka inerek propagandalarını ve vaatlerini sıralarlar.
Türkiye siyasi tarihinde hiçbir genel ve yerel seçimde 31 Mart 2019 seçimleri öncesi yapılan propaganda konuşmaları kadar ayrıştırıcı, dışlayıcı ve halkı tahrik edici bir üslup kullanılmamıştır.
Beden, benden değil, bizim taraf, sizin taraf, vatansever ve vatan haini suçlamaları ayyuka çıkmış ve demir kızıştıkça kızıştırmıştır.
Allah’tan Türkiye halkı bu siyasiler kadar birbirlerine kin gütmemiş, birbirini dışlamamış ve birbirinden bu kadar uzaklaşmamışlardır.
Dinlenen parti liderlerinin konuşmaları ya meydanlarda kalmış veya ekrandan öte gitmemiştir.
Ben iktidar olsam veya ben gelirsem iyi de öteki gelirse sakın ha..! gibi aba altında sopa göstermeler veya bunlar ülkeyi batırdı, bitirdi soydu soğana çevirdi ancak biz gelirsek halkımız baharı görecek türü konuşmalar ülkede tansiyonu yükselttikçe yükseltmişti.
Ben yönetirim benden başkası bu ülkeyi yürütemez. Ancak biz gelirsek her şey düzelir. Bunlar zaten ülkeyi batırdı türü ve özellikle bu seçimlerin bir “Beka” sorununa dönüştürülmek istenmesi- ki nihayetinde genel değil yerel seçimlerdi- kutuplaştırmayı doruğa çıkartmış ve ülke gerildikçe gerilmişti.
Seçim sonucunda yurtta dört vatandaşımız öldürülmüş ve onlarca vatandaşımız da yapılan çatışma saldırılarda yaralanmışlardı. Daha fazla olmaması için seviniyorduk.
En son Ankara Çubuktaki şehit cenazesine katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu o kadar güvenliğin içinde 60 yaşlarındaki bir vatandaşın yumruklu saldırısına maruz kalıyor ve nihayetinde linçe varan bir kalkışmaya geçiliyordu. Apar topar yakındaki bir eve sığınma ve çok daha kötü bir olayın olmasına ramak kalınıyordu.
Belki planlı programlı bir saldırı değildi. Belki o anki galeyana gelen kişinin bir anlık öfkesiydi. Ama tahammülsüzlüğümüz, seçim boyunca söylenen ve dillendirilen konuşma ve sözlerin bu olayda hiç mi payı yoktu!
Seversiniz, sevmezsiniz. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Kendinize yakın bulursunuz veya kendinize çok yabancı ve uzak bulursunuz. Demokrasi tüm bunları kabullenmede sevdiğiniz kişiyi tutabildiğiniz kadar sevmediğiniz veya nefret derecesine vardığınız kişiye tahammül göstermeniz ona saygı göstermekle yükümlüsünüz. Demokrasi budur. Demokrasi kişi hak ve hürriyetlerine saygıdır, hoşgörüdür, tahammüldür ve sabırdır.
Başta Türkiye Demokrasisine ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun diyor, böylesi çirkin ve bir o kadar ayıp olayların ülkemizde son bulmasını temenni ediyoruz.
