Erbil - Katar - İsrail - ABD (Derin ABD) - Türkiye tek tek
Kaynak:Yaşar İçen
KDP Başkanı Mesud Barzani, son bir hafta içerisinde oldukça sıcak bir gündem yarattı yaptığı açıklamalar, gerçekleştirdiği ziyaretler ve kabullerle. Paris Belediyesi aldığı “Peşmerge Parkı” açılış kararı vesilesiyle Başkan Mesud Barzani’yi, Erbil Yönetiminden, KDP Yönetiminden ve Peşmergeleri temsilen bazı isimleri Paris’e davet etti.
Fransa’nın Kürtlere olan yakınlığını tüm dünya biliyor bu nedenle Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo’nun Paris’te Peşmerge Parkı’nı açma kararı almasına şaşırmadım elbette. Açılış vesilesiyle Paris’e giden Başkan Mesud Barzani France 24’e bölge gündemine dair pek çok başlıkta önemli açıklamalarda bulundu.
Başkan Barzani Erbil ve Bağdat arasındaki mevcut ilişkilere dair; "Ne yazık ki zorluklar var, ancak bunları çözme konusunda samimi bir niyet var ve bunu başarabiliriz. Anayasa bizim yol haritamızdır; Erbil'de ve Bağdat'ta. Anayasada yer alanların ötesinde hiçbir şey istemiyoruz ve ihlallerini de kabul etmeyeceğiz. İstediğimiz şey, anayasanın uygulanması. Ayrıca federal sistemin tanınması sorunu da var. Bugün Bağdat'ta federalizm tanınmıyor. Ayrıca ABD’nin bölgeden çekilmesini doğru ve güvenli bulmuyorum. Bu çekilme henüz gücünü kaybetmeyen DEAŞ’ı ve DEAŞ terör saldırılarını aktifleyecektir.” dedi.
Bu özetten şunu anlıyorum; “biz her zaman uzlaşıdan ve anayasanın uygulanmasından yana olduk fakat Bağdat bizim baktığımız anayasa ve uzlaşı penceresinden bakmıyor, bizi yok sayıyor. DEAŞ ile en büyük mücadeleyi veren ve on binlerce insanını kaybeden Kürtler olarak bölgede verdiğimiz bu mücadelede yalnız kalmak istemiyoruz çünkü Kürtler dışında herkes DEAŞ ile mücadeleden çekiniyor…”
Başkan Mesud Barzani’nin Bağdat tanımlaması çok doğru çünkü “Bağdat’ı Iraklılar ve Irak Anayasası yönetmiyor “Bağdat’ı İran ve vesayet gücü Haşdi Şabi yönetiyor-du! Haşdi Şabi’ye “özel statülü ordu” bile yapmaya çalıştı Irak Parlamentosu. Uzun zamandır ABD’nin Bağdat’tan duyduğu rahatsızlığı ve eninde sonunda alenen olmasa da dip darbe yolu ile Bağdat’taki rahatsız olduğu başlıklardan kurtulacağını yazıp anlatıyorum aylardır.
“ABD’nin sessizliği ve olaylara-bireylere göz yumması fırtına öncesi sessizlik gibidir” diyorum ve bu sessiz fırtına Bağdat’ı da içine alacaktır mutlaka. Evet ABD; Bağdat yönetiminden, parlamentosundan, başta Haşdi Şabi olmak üzere İran vesayetçilerinden, Erbil’e uygulanan ambargodan, anayasa ihlallerinden, Başbakan Soudani’nin pasifliğinden oldukça rahatsızdı. Bu rahatsızlık ABD için sessizliği ve çekilmeyi beraberinde getirmişti. ABD hızla Bağdat’tan çekiliyordu ve Erbil’le güçlü bağlar kuruyordu. Bu çekilmeyi “burada kötü şeyler olacak bu nedenle çıkıyorum” olarak da okumalıyız.
“Erbil yüzünü Türkiye’den okyanus ötesine (ABD’ye) çevirdi artık” dedikten bir hafta sonra bunun ilk adımı hafta içi büyük ve önemli bir buluşma yaşandı Erbil’de. ABD’li büyük şirket CEO’larını, Ticaret Odaları temsilcilerini ve ticaretin bürokrasi kademelerini Erbil’de misafir etti Başbakan Masrour Barzani. Erbil ve ABD arasında önemli iş birliği anlaşmaları görüşüldü ve imzalandı. Devamı fazlasıyla gelecektir diye düşünüyorum.
Bu ziyarette karşılıklı yapılan açıklamaların özeti şöyleydi: Şimdiye kadar yürüttüğümüz güvenlik ve siyaset iş birliğine bundan sonra güçlü ve köklü ekonomik iş birliğini de ekliyoruz… Yani kazan-kazan siyaseti. Ortadoğu kaynarken IKBY kapılarını Fransa’ya ve okyanus ötesine açtı. Erbil parlarken Bağdat da başına geleceklerin korkusuyla İran simgelerinden arınmaya çalışıyor, Kasım Süleymani’nin posterleri gibi! Lakin bu korku ve arınma işe yaramayacak ve Bağdat’ın ABD/İsrail’den nasibini alacağını düşünüyorum. Başkan Mesud Barzani France 24’e yaptığı açıklamada Türkiye-Suriye-SDG ilişkilerine ve Terörsüz Türkiye’ye dair de açıklamalarda bulundu.
Türkiye ve SDG’nin karşı karşıya gelmemesi gerektiğini ve Öcalan’ın dışarı çıkma vakti geldiğine dikkat çeken Başkan Mesud Barzani sanki “Türkiye ve SDG arasında inisiyatif almak istiyorum” der gibiydi. IKBY’deki gelişmelerden sonra dilerseniz İsrail’in Katar’ı vurmasına da değineyim. İsrail’in olmaz denileni yaparak Katar’ı ağır bir şekilde vurması “dünyanın hiçbir ülkesi ve noktası artık güvenli değil” dedirtti. İsrail, müzakereleri görüşmek üzere Doha’da bir araya gelen Hamas’ın önde gelen isimlerini hedef almıştı.
İsrail Hamas’tan beş ismi öldürdüğünü açıklasa da tatmin olmamıştı çünkü beklentisi çok daha yüksek bir ölüm listesiydi. Doha saldırısından sonra İsrail’in resmi makamları ve sosyal medyası bir anda “sırada Türkiye var demeye” başladı. Şaşırdık mı? Şaşırmadım çünkü İsrail durmazsa eninde sonunda Türkiye İsrail’in karşısına çıkacaktır “zulme dur” demek için. Doha saldırısının perde arkasında bir gelişmenin olması ihtimali de vardı fakat kimseler bunu göremedi.
Doha saldırısının hemen ardından “Doha saldırısı Trump’ın etrafında bir değişim-temizlik başlatacaktır çünkü DERİN ABD kendi içinde ikiye ayrılmış durumda ve bu ayrılık bir şekilde intikamını alacaktır” dedim ve bu açıklamamdan birkaç sonra “Trump’ın yakınındaki İsrail destekçisi” Charlie Kirk binlerce kişinin gözü önünde uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti.
Bu olay uzun zamandır dindirilmeye çalışılan “ABD Derin Yapısının” su yüzüne çıkaracaktır ve sonrasında da ABD dönüşü olmayan bir değişim sürecine girecektir diye düşünüyorum…