Başbakan Kürt sorununu BDP’nin gurubu ile çözsün.
Geçen günlerde yazmıştık, ortada bir sorun var mı? VAR.
Bunun adını Kürt sorunu olarak koymuş mu, hemen hemen herkes EVET
Çok az sayıda sivri akıllılarda PKK ayrıdır, Kürt sorunu ayrıdır diyorlar.
Bunca insanların ölümünü beklemenin mantıklı, makul vede meşru bir gerekçesi varmıdır. YOK.
30 yıla yakındır bu sorun silahlı mücadele ile çözüm buldu mu? HAYIR
Sınır ötesi operasyonlar neyi çözecek PKK’lı sadece Kandilde değil ki.
İstanbul’da İzmir’de Samsun’da Hatay’da, Diyarbakır’da, Van’da ve ülkenin dört bir yanındadırlar.
Nereden biliyorsun derseniz, devletin ülkenin, her ilinde gözaltına aldığı insanlardan bellidir.
Demek ki bu sorunun çözümü Ankara’da, TBMM’de, başbakan’da vede BDP’ dedir.
BDP Kürtlerin tamamını temsil etmiyor, bunu kabul etmeyiz, diyen dar kafalara da şunu sormak gerek.
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’si ülkede %50 oy almış, Halkın % 50’side muhalif olmuş.
Ne yani şimdi başbakan %50 oy aldığı halde %100 Türkiye’de yaşayan hepimizin başbakanı değil mi. Tabii ki ülkenin başbakanı ve hepimizi temsil ediyor.
BDP’de ülkede yaşayan Kürtlerin %60’ının üstünde oyunu almış neden Kürtleri temsil etmesin.
Eğer başbakan ülkedeki her kesi temsil ediyorsa ki ediyor, Sayın Selahattin Deirtaş’ta bütün Kürtleri temsil ediyor.
Eğer 10 yıl önce beş yıl önce bu gerçekleri görmemezlikten gelmeseydik, bu gün ölen en az 10 bin vatandaşımız yaşıyor olacaktı.
Her zaman söyler dururuz, ister beğenin, ister beğenmeyin, ölen PKK’lide bu ülkenin vatandaşıdır.
Geçen hafta en son örneğini gördük. Şırnaklı bir babanın oğlu Dağda PKK’de, bir oğlu da Asker olarak şehit oldu.
Ölen Asker, Polis, Korucu, Sivil, PKK’li, Kadın, Erkek, Çocuk, bu ülkenin vatandaşıdırlar.
Demokrasi azınlığın, çoğunluğun, kararına saygı göstermesi sanatıdır. Bu ülkede %50 oy alan, başbakanı nasıl kabul ediyorsak doğru olanı da budur.
Kürtlerde çoğunluğun oyunu alan halkın iradesi ile seçilen Demirtaş ve gurubunu kabullenmek durumundadır.
Aradaki sıkıntı başbakandan kaynaklıdır.
Sayın başbakan ne olur 12 Haziran seçim sonuçlarına olan saygımızın gereği olarak, BDP’nin genel başkanı ve onun gurubunu muhatap kabul ediyorum deseniz.
Kötü olmaz, çatlak seslere kulak vermenizi gerektiren hiçbir neden yoktur.
Siz dünyada süper güç olmaya aday bir devletin hükmedenisiniz.
Çatlak seslere bakarsanız AKP içinde ABD’den ve Persilvanya’dan talimat alıyor diyenlerde var, bu ülkede.
BDP Kandilden talimat alıyor diyenlerde var, bakmayınız bu söylemlere.
SAYIN BAŞBAKANIMIZ:
Siz Türkiye’nin başbakanı olarak sorunun muhataplığına açıkça BDP’yi ve onun genel başkanını alırsanız, onları aşmaya çalışan Kürtlere de mesaj vermiş olursunuz.
Bunu kabullenmeyenlere, bu gün tek tek YETTİ ARTIK diyenlerin sayılarını 100 binlere siz ulaştırırsınız.
Sayın başbakan sizin inatlaşmanız olmaz. Siz bırakınız bir partiyi, bir gurubu, bir kişiyi dahi, inatla karşılamanız olmaz.
Size alternatif olacak partiyle inatlaşmanız gerek. Bu ülkede bu dönemde hem siyasi lider olarak, hem parti olarak, size alternatif olan kimse yok.
BDP gurubu gelmezlerse de siz gelmeye davet ederek zorlayınız.
Siz zorlayınız ki Kürtlerin tamamı da kabullenip sizinle beraber zorlamaya başlasınlar.
Bu öldürülenlerin vebali önce yöneten, hükmeden, olarak sizde sonra sırası ile bu ülkede yaşayan hepimizin üzerindedir.
Hamile bir kadının, okuyan ve okutan genç kızların her iki taraftaki gencecik çocuklarımızın ölümüne inatlaşarak seyirci kalmanın Hayri yok, vebali vardır.
Sonrada Müslüman’ın Müslüman’ı öldürme şehidi nutukları ne kadar geçerlidir.
Kimin acısını dindirmeye yetiyor. Bu nutuklar ne dul kalan genç kadınlarımızın, ne boynu bükük yetimlerin, nede bağrına ateş düşen Anne ve Babaların acılarını dindirmiyor.
Sayın başbakan siz TRT 6'yı açarak ülkede büyük bir zoru başardınız. Devletin Resmi yayın organında Kürtçenin 24 saat her alandaki kültürünü yayınlamanın önünü açtınız.
Uzun süredir siyasi tutuklu olan BDP’nin yöneticileri Kürtçe savunmanın kabul edilmemesinden dolayı yargılanmadan içeride kalıyorlar.
Yakışmıyor bu devlete vatandaşı ile inatlaşma.
BDP’yi çağırıp adli ve idari yargılama safhasında Anadil dahil, herkes istediği dille savunma yapabilir diye bir yasal düzenleme getiriniz, acilen bu ilk adım olsun, bu gün için.
Savcı ve Hakim devletin Resmi dili ile yazışma yapsın, işlevini yürütsün.
Ancak tutuklu ve sanığın, tanığın, Anadili ile savunma yapmasının kime ne zararı vardır. Bu inatlaşma ne için.
Yeri gelmişken bir Hakkı da teslim etmek gerek.
Hakkari adalet kurumu ve mekanizması olarak çok şanslı bir ildir.
Bu gün dahil bu güne kadar Hakkari adliyesinde ben haksız hüküm giydim diyen insan sayısı %2’yi bulmaz.
Tutukluluk süresinde istisnalar olabilir, ama Hakkari’de adalet mekanizması hakkı ile işlemiştir.
Hakkari adliyesi hiçbir zaman siyasetin, aşiretin, kişilerin, tesirinde işlem yürütmemiştir.
Her zaman doğru olanı yapmıştır.
50 yılda iki kez kendi aralarında kavgalı olmuş, savcı ve hakimlerimiz, ama vatandaşa adalet dağıtmıştır.
SONUÇ OLARAK SAYIN BAŞBAKAN’A İNATLAŞMANIN YAKIŞMADIĞINI SÖYLÜYORUZ
HAKKARİ’DEN SESLENİYORUZ
Bu ülkeyi bölüyorlar, bölünecek diye düşünen her kes bu korkuyu üzerinden atsın.
Kürtler o kadar akılsız değiller her köşesi ayrı bir cennet olan ülkenin belli gelişmiş bölgelerinden mahrum olsunlar.
Kimse bu devleti yıkamaz, bunun için uğraşanların sayısı % biride bulmaz.
Onun için kaldırın bu tabuları.
Türkü, Kürdü, Çerkezi, Lazı, Arnavutu, Arabı, Alevisi, Sunnisi, Hıristiyan’ı ve diğerleri ile birlikte eşit şartlarda kardeşçe barış içinde vede demokratik bir sistem ve anlayışla yaşamaya mahkum olduğumuzu içimize sindirelim.
Önce sayın başbakanımız, sonra hepimiz bu haksız ve yersiz inatlaşmadan vazgeçelim.
Hakkari’den biz bunu düşünüyorsak, BAŞKENT’LİLER daha güzelini düşünüyorlar diyoruz.
Vede ANKARA’YA SESLENEREK İNATSIZ bir düşünceyi hakim kılın diyerek noktalıyoruz.
