Su akar yolunu bulur elbet
Kaynak:Yaşar İçen
MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin “Terörsüz Türkiye” çağrısı ve sonrasında Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın varlığı ile “Yeni Türkiye” rotasına girildi bir yıl önce. Bu rota oluşturulurken ufak tefek yol kazalarının ve “yol verme” tartışmalarının olacağı biliniyordu bu nedenle 29 Ekim ile su yüzüne çıkan durumlara ve AİHM’nin (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) Selahattin Demirtaş’ın tahliye edilmesi yönünde verdiği kesin karar sonrasında yaşananlara; su akar yatağını bulur diyorum sadece.
Son bir haftadır ülkede yaşanan “iklim değişikliği” konusunda yorumlarımı merak edenlere sadece şunu söylüyorum; Terörsüz Türkiye rotası güvenli ellerde sorunsuz bir şekilde devam ediyor bundan kimsenin şüphesi olmasın… AİHM “Selahattin Demirtaş tahliye edilmeli” dedi ve bir kesim ayaklandı. Uluslararası Hukuk ve Türkiye Hukuku bu kararın alınması ve uygulanması konusunda tek referans olmalı ve her kafadan bir ses çıkmamalı diyorum.
Fakat ülkemizin basın ve medyasına bakınca dehşeti yaşıyorum! Çünkü “benim ben” diyen yorumcu ve yazar takımı her başlıkta olduğu gibi maalesef bu konuda da uzman-mış gibi ahkâm kesiyor ve yorumluyor. “Herkesin her şeyi bildiğini iddia ettiği” bir ülkeye dönüştük farkında mısınız! AİHM’nin Selahattin Demirtaş kararı sonrasında Sayın Bahçeli ve Sayın Cumhurbaşkanı da Türkiye Hukuk mercilerini işaret etti ve alınacak karara saygı duyulması gerektiğine vurgu yaptı.
Madem ki Terörsüz Türkiye rotası ile ilerleyeceğiz o halde “cesur ve kararlı” olmalı zira şu an yapmaya çalıştığımız şeyin adı; asrın devrimi! Devrimler ekstrem (sınırların ötesine geçen) uygulamaları gerektirir, organik bütünlük esasıyla. Tıpkı hayati organ nakli durumlarında olduğu gibi. Organ nakli yapılan hastanın bağışıklık sistemi, nakledilen organa direnç göstermemesi için ilaçlarla nötr hale getirilir. Çünkü yeni organın sağlam bir şekilde yeni vücuduna alışması, tutunması, kök salması, çalışması gereklidir.
Şayet bağışıklık sistemi nötr hale getirilmezse nakledilen organa karşı direnç gösterir ve kısa sürede onu çürütür. Sonra da direnç gösteren vücut komple ölür! Yani ya birlikte kazanç ya da birlikte yok oluş! Madem ki asrın devrim sürecini yaşıyoruz o halde bu süreçte “organik bütünlük” anlayışı ile inşa edilebilir. Ki Atatürk de Cumhuriyeti inşa ederken organik bütünlük anlayışı ile hareket etmiş ve direnç gösteren kesimleri kanunlarla nötr hale getirmiştir.
Gelelim MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye. Son süreçte Terörsüz Türkiye başlığının “ağır-aksak-kör-sağır-dirençli” ilerlemesinden rahatsız olduğu çok belliydi Sayın Bahçeli’nin. 26 Ekim’de köşemde yer verdiğim yazımda bunu açıkça ifade etmiştim, sonrasında da yazımdan üç gün sonra Sayın Bahçeli 29 Ekim programına katılmadı!
Sayın Bahçeli’yi yıllardır çalışan bir siyaset bilimci olarak mutlaka bir tepki vereceğini biliyordum bu nedenle 26 Ekim tarihli yazımda; “Kürtler, Ankara’da Terörsüz Türkiye’yi istemeyenler var’ diyor ve bu yola inananlar bu durumdan fazlasıyla rahatsız. Bu rahatsızlık karşısında Sayın Bahçeli’den yeni bir “Cesaret miladı” gelir mi? Bence gelir” demiştim. Ve geldi.
İnanıyorum ki Terörsüz Türkiye kısa bir moladan sonra kaldığı yerden daha güçlü ve daha kararlı bir şekilde devam edecek, etmeli zira bu kez kimse hayal kırıklığı yaşamak istemiyor ve siyaset-ideoloji uğruna gelişecek “menfi yaklaşımları” istemiyor! Selahattin Demirtaş meselesine gelince bu konunun muhatabı hukuk mecrasıdır net! Ve karar o mecraya bırakılmalı. İnanıyorum ki Selahattin Demirtaş da her şeyden yoruldu ve bir an evvel siyasetten uzaklaşıp evinin, işinin, ailesinin başına geçip her şeyi geride bırakmanın hayalini kuruyordur.
Burada önemli bir notu yeniden anımsatmak istiyorum; hiçbir problem hukuki zemin oluşturulmadan çözülemez. Terörsüz Türkiye rotasının; silah bırakanlar, yurt dışına kaçanlar, yargılaması devam edenler, ceza alanlar ve daha nice başlıkta hukuki çözüm zeminine ihtiyacı var. TBMM çatısında kurulan Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun görevini layıkıyla yerine getirdiğine ve miadını tamamladığına inanıyorum. Şimdi sıra işin hukuk mutfağında/komisyonunda ve oradan çıkarılacak “terör düzenlemesi”nde…