Terörsüz Türkiye “komple temizlik” demek
Zira herkese ve her şeye parmak sallayanlar, devlete ahkâm kesenler, içeriden ve dışarıdan güç devşirerek “bana hiçbir şey olmaz” diyenler, tüm bunların üzerine çok kazanarak ultra lüks hayatlar sürenler hem ülkenin sabrını taşırıyor hem de suça meyilli zayıf halkalara emsal oluyor.
Siyasetteki, sivil toplum kuruluşlarındaki, iş hayatındaki, basın ve medyadaki, sosyal medyadaki “art niyetli-menfaat odaklı-bencil” isimlere ve oluşumlara daha yüksek sesle “yeter artık söz milletin” deme ihtiyacı duyuyoruz.
Çünkü halk; geçmişin oyunlarından kurtulmak, huzuru bulmak, ülkenin her bir ferdiyle Türkiye Çatısı’nda yan yana gelerek güçlenmek istiyor şimdi ve bundan sonrası için. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yaptığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tüm kademeleriyle desteklediği Terörsüz Türkiye çağrısı ülkede uzun zamandır beklenen büyük bir temizliğin kapısını açtı.
Öcalan’ın lağvetme kararı sonrasında PKK’nın silah bırakması elbette ki önemliydi. PKK’nın ardından gözler Suriye ve İran’daki PKK kollarına da çevrildi ve “PJAK ve YPG de PKK ile var oldu o halde onlarda kendini feshetsinler” dendi. Peki PKK ile kurulan, maddi manevi güç bulan, faaliyet gösteren, makam mevkii sahibi olan ve tüm amacını PKK’yı desteklemek-güçlendirmek üzerine kurgulayan siyasi partiler (mesela DEM), siyasetçiler, sivil toplum kuruluşlarının başkanları-yönetimleri, basın-medya unsurları, meslek oluşumları ve daha nicesi ne olacak?
Onlar da feshedilecek mi? Ya da onlarca yıldır sokakta ayrı Ankara’da ayrı tutumlar sergileyerek protokollerde-ihalelerde-makamlarda-imtiyazlarda menfaatler elde etmelerinin önüne geçilecek mi? Aslına bakarsanız Doğu ve Güneydoğu insanının acil beklentisi şu yönde; devletimiz ve halkın temsilcisi olan parlamentomuzun öncülüğünde huzurun sağlanmasını istiyoruz elbette fakat Doğu ve Güneydoğu’nun tek sorunu dağdaki terörün-teröristin bitirilmesi değil! Halk terörle birlikte terörden beslenerek dinozorlaşan ve halkın üzerine çökerek nefes aldırmayan kişi ve kurumlardan da kurtulmak istiyor!
İkinci olarak Türkiye’nin kardeşlik ruhunun üzerine “öküz misali” çökerek bıkkınlık yaratan bir diğer başlıkta televizyon ekranlarından ve sosyal medyadan çekilen “kâğıttan kılıçlar”. 7/24 ekranları dolaşanlar ellerindeki temcit pilavları ile halkı kendinden, hayattan, herkesten, her şeyden, gündemden soğuttu. Kimseler izlemiyor, takip etmiyor, önemsemiyor artık ekranları. Bu çok büyük bir problem çünkü bu süreçte ekranlar cazip kılınmalı, en etkili araç olmalı, halkı ekran başına kilitlemeli, devletinin huzur adına gösterdiği emekler konuşulmalı çünkü “ortak bir huzur ruhuna” ihtiyacı var ülkenin. Sosyal medya derseniz almış başını gitmiş başka bir kirli sepeti.
Sosyal medyada dikkatimi çeken bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Sosyal medyada en çok eski Kürt; siyasetçiler, sözde aydın ve yazarlar, sözde tanınmışlar, sözde yöneticiler birbirini yiyip bitiriyor farkında mısınız? Hepsi “en çok-en iyi ben bilirim” mantığıyla birbirine racon kesiyor. Hatta ve hatta ilgi çekebilmek için tüm aykırı-ayrıştırıcı-suç unsuru cümleleri sarf edenler bile var. “Bir kesim” Kürtler geçmişin küllerini üzerinden silkelemeli ve kendine gelmeli artık! Çünkü bu süreci amasız-fakatsız-koşulsuz olarak ilk desteklemesi gerekenler Kürtler olmalı. Varsın kimsenin bir lafı diğerinden fazla olmasın! Varsın aşiretleriniz büyüklükte yarışmasın!
Varsın egonuz değil mütevaziliğiniz konuşsun bu kez! Altın varaklı evlerinizde, yazlıklarınızda, kuş sütü eksik olmayan sofralarınızda, yurt dışı tatillerinizde, milyonluk araçlarınızda ve evlerinizde varsın bu kez egolarınızı ve menfaatlerinizi değil vatanın ve halkların birliğini konuşun! Çünkü güçlü devlet yoksa hiç kimsenin bir anlamı yok! Üçüncü olarak parlamentonun etkisine ve gücüne değinmek istiyorum. Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu Numan Kurtulmuş başkanlığında oturumlarıma devam ediyor. Komisyona dair gizlilik kararı alındı. Komisyon üyelerinin verimli çalışabilmesi adına yerinde bir karar olarak değerlendiriyorum.
Basın-medya-sosyal medyada bu kadar bilgi kirliliği yaşanıyorken komisyona dair bilgilerin aktarılması üyelerin çalışmalarını olumsuz etkileyecektir. Siyasi partiler de tarihi bir misyonla hareket etmenin bilinciyle “ideolojik tüm kodlarından” arınmalı. Zira zaman ideoloji ve siyaset yapma zamanı değil. Zaman Türkiye’nin ve halklarının güçlü geleceği adına birlikte hareket etme vaktidir.
Dünyanın içinden geçtiği kasırgalarda belki bir iki yıl zorlu süreçlere maruz kalacağız fakat sonrasında “Dünya Gücü Türkiye”yi sen-ben-o demeden “ben varım çünkü sen varsın” bilinciyle hep birlikte inşa edeceğiz. Bu noktalardan hareketle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ve MHP’li eski yeni vekilleri, yöneticileri, isimleri tekrar tebrik etmek gerekiyor.
Başından beri hepsi tek ses tek yürek oldu Devlet Bahçeli’nin yanında. Ve birleştirici tavırlarıyla DEM Parti’ye acilen ilham olmalı MHP çünkü DEM vekilleri ve yöneticileri bazen eski ruhlarına dönüyor ve “her şey yolunda giderken nereden çıktı şimdi bu üstenci sivri açıklamalar” dedirtiyor insanlara. Bu nedenle DEM Parti tüm kademelerine acilen huzurdan, kardeşlikten, birlikten yana “homojen” olma durumunu getirmeli.