Ya şehit ya da hain kaftanları yakılıyor

Ya şehit ya da hain kaftanları yakılıyor

Kaynak:Hakkarihabertv

Yazar Yaşar İçen/Yazdı. Zira tarihi boyunca Ortadoğu ve Anadolu insanına “Ya Şehit Ol Ya Da Hain” seçeneklerinden başka bir şey sunulmadı!

“Sevgiyle ve ilgiyle beslemeden, yüreklerindeki öğrenme heyecanlarına yeni yeni kapılar aralamadan, ufka doğru uzanıp hayallerine ulaşmalarını sağlayacak merdivenleri inşa etmeden, yön bulmaları ve aydınlanmaları için ‘Güneş’ misali yanmayı göze almadan; yeni nesillerin Türkiye adına yeşermesini ve boy vermesini nasıl beklersiniz?” dediğim yerdeyim yıllardır…

Zira tarihi boyunca Ortadoğu ve Anadolu insanına “Ya Şehit Ol Ya Da Hain” seçeneklerinden başka bir şey sunulmadı!

“Şehit ve Hain” renkleri eşliğinde dizayn edilen tablonun getirdiği travmalar eşliğinde kim bilir kaç neslini kaybetti bölge ülkeleri.

Son yıllarda elde edilen huzur-sevgi-saygı-kardeşlik iklimi elbette ki çok değerli ve sahiplenilmesi gereken önemde. Bu nedenle köprüler inşa etmeli, dinlemeli, anlamalı, rehabilite etmeli yürekleri.

Terörsüz Türkiye miladı ile geçmişin küllerinden medet ummadan sadece ve sadece önümüze bakalım ve hızla girdaplardan kurtulalım dedik çünkü mevcut dünya kaosu arasında kaybedecek bir elli yılımız daha yok bunu çok iyi biliyoruz.

Kuzeyimiz, güneyimiz, doğumuz adeta cadı kazanına dönmüşken hep birlikte yeni nesillerin Türkiye adına yeşermesini, kök salmasını, güçlenmesini ve büyümesini sağlamalıyız…

Onları “şehit ya da hain” girdabından kurtarıp herkesi kucaklayan bir anayasa çatısında buluşturmalıyız…

Eğitimi, kalkınmayı, çalışmayı, üretmeyi konuşmalıyız…

Bunca curcuna arasında sesini duyuramayan engelli gençlerimizin hayat yükünü sadece ailelerine yüklememeliyiz… Onları görerek, anlayarak, destek olarak, daha fazla iş kontenjanları sunarak ufuklarını açmalıyız…

Velhasılı kelam bu kadar fazla ve yoğun başlıkta Yeni Dünya Düzeni sorumluluklarımız varken geçmişin tüm prangalarından kurtulmalı şimdi Türkiye.

Bu süreçte “hep birlikte iyiyi ve doğruyu bulmak için” eleştiriler elbette ki olacaktır. Ya da fikir beyanları. Fakat bunlar zarar verici ve rencide edici üsluptan uzak, yapıcı bir iletişim dili ile gerçekleştirilmelidir.

Eleştiri dilimizdeki taştır; bu taşı alıp cam-çerçeve-kafa-gönül kırmak yerine birlikte huzurla yürüyeceğimiz yollar inşa etmeye ihtiyacımız var. Eleştiri taş atıp gönül kırmak değil, o taşları usulca alıp sorun-eksik gördüğümüz yerleri onarmayı ifade etmeli.

Geçtiğimiz günlerde bindiğim taksinin şoförünün sürece dair zikrettiği bazı eleştiriler oldu. Kendisini dinledim sükutla ve sonrasında; “kim dedi-ne dedi çıkmazlarına girmeden ve takılmadan kim katkı sunacaksa onu desteklemek zorundayız. Amacımız huzur ise ben-sen-o demeden yürümeliyiz yoksa eskiye dönmek hepimize kaybettirir” dediğimde biraz mahcup olsa da aldığım şu cümle benim için çok önemliydi; “çok haklısınız”.

Sürece dair bazen DEM Parti’yi de eleştiriyorum fakat günün sonunda empati kurmayı da unutmuyorum elbette. Zira onlarca yıldır koyu ideolojide kimlikçi siyaset yürüten DEM’in bir anda tüm kuruluş kodlarından sıyrılmasını beklemek mantıklı olmaz.

DEM Parti’nin “hedi hedi” adımlar eşliğinde Türkiye siyasetine yürüyeceğine ve kısa zaman sonra kendisini revize edeceğine inanıyorum. Bu nedenle onları çok iyi anlıyorum ve bu azimlerini destekliyorum.

Bu süreçte maalesef ki DEM Parti’yi en fazla yoranlar marjinal Kürtler oldu. Kaostan beslenen bu kesime karşı DEM Parti’nin sağduyu ve sükuttan yana başarılı bir strateji izlediğini de belirtmek istiyorum.

Suriye Yönetimi ve SDG arasında yaşanan gerginlikleri Terörsüz Türkiye sürecine bağlanmaya çalışanlar bu kez Kürtler’den destek göremeyecek çünkü Türkiye Kürtleri bu kez kardeşlik ve huzurdan yana çok kararlı.

Elde ettiği kazanımları kaybetmek ve evlatlarının geleceğini karartmak istemiyor Kürtler.

Terörsüz Türkiye sürecine dair Meclis'te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu toplantılarına devam ederken komisyonun MHP’li üyesi Feti Yıldız’dan önemli bir anayasa açıklaması geldi.

“Adalet sisteminin toplum nezdinde güvenilirliğini güçlendirecek, cezaların ıslah edici yönünü öne çıkaracak ve eşitlik ilkesini tam anlamıyla hayata geçirecek yeni bir infaz kanununa acilen ihtiyaç duyuluyor. Toplumu suçtan korumak ve hükümlülerin yeniden suç işlemesini önlemek, ceza hukukunun temel amaçlarıdır.

Ancak mevcut düzen, farklı suç tarihlerinde verilen kararlar arasında ciddi çelişkiler yaratarak eşitlik ilkesini zedelemektedir” diyen Feti Yıldız, hem yargı mercilerinin hem de kamuoyunun anlayabileceği sade, anlaşılır ve adil/eşit bir anayasa sisteminin hayata geçirilmesinin zorunlu olduğunu ifade etti.

Feti Yıldız’ın açıklamaları oldukça önemli zira son süreçte yargıya dair yaşanan olumsuzluklar ve karşılaşılan bezdirici uygulamalar mevcut anayasa sisteminin Türkiye Yüzyılı’na ve Yeni Dünya Düzeni’ne hitap etmediğini alenen gözler önüne seriyor.

HABERE YORUM KAT
YASAL UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Hakkarihabertv.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.