ABD “Suriye’ye, Lübnan’a ve İsrail’e” acil huzur istiyor
Kaynak:Gazete Birlik
Böylesi durumlarda; barışın devamını sağlamak, savaşı bitirmekten daha çok emek ister. Trump da bunun için elinden geleni yapıyor.
İsrail ve İran arasında geçici ateşkesi sağlayan ABD, hızlı bir şekilde yönünü batı Ortadoğu’ya çevirecektir zira Suriye ve Lübnan’da istikrarın sağlanması, ABD’nin İran/Çin politikalarında başarılı olmasına yardımcı olacaktır.
ABD, hızla Ortadoğu’da zincirleme bir huzur reaksiyonu yaratmaya çalışıyor. Çünkü her ülkenin huzuru “göbek bağı bulunan meselelerde” birbirine bağlı ve ülkelerden “ortak uyum” davranışı sergilemelerini istiyor Trump.
Misal; Suriye hükümetinin, kuzeydeki (SDG kontrolündeki bölge) enerji kaynaklarında ve ülkenin tamamında kontrolü sağlaması “Şam hükümetinin istikrarı” için gerekli… İsrail’de istikrarın sağlanması için; İran’ın Lübnan’daki Hizbullah güçlerine lojistik ve askeri destek sağlamaması gerekli. Lübnan’daki huzur için Lübnan’ın kalkınmasıyla birlikte Lübnan-İsrail barışı gerekli… İran’ın Lübnan’a ulaşmaması için de Suriye’deki iç işleyişin sorunsuz olması gerekli. Suriye’deki iç işleyişin sağlanması için de Şam-SDG ittifakı gerekli…
“BM ASKERLERİNİ ÇOK DAHA FAZLA GÖRECEĞİZ”
Bu nedenle ABD; Suriye’deki iç düzenin acilen sağlanmasını, Lübnan ve İsrail’i aynı masada oturtarak aralarındaki sorunların çözülmesini, Türkiye’nin PKK sorununu çözmesini destekliyor. Ve ABD, Lübnan-İsrail sınır anlaşmazlığının acilen çözülmesini, sağlanacak huzur ortamı sayesinde de Hizbullah’ın yeniden güçlenerek İsrail’e tehdit oluşturmamasını istiyor. Bu huzuru sağlamak sadece masada olmaz elbette. ABD her iki ülkeye de güvence vermek için İsrail-Lübnan sınırında Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü birliklerinin konuşlandırılmasını da isteyecektir. Ve belki de bundan sonra BM askerlerini çok daha fazla noktada göreceğiz Ortadoğu’da.
ABD, Lübnan’daki Hizbullah varlığını engellemek için kalkınma-güvenlik seviyesini arttırmak gerektiğinin de farkında. Lübnan’da İran ve Hizbullah’ın güçlenmesine izin veren ekonomik-sosyolojik istikrarsızlığı önlemek için Lübnan’ın seçilmiş liderlerini desteklemeyi ve Lübnan kurumlarını güçlendirmeyi planlıyor ABD.
“YENİ ORTADOĞU”
ABD “Yeni Ortadoğu’yu” inşa etmek için Suriye’nin düzene girmesi gerektiğini biliyordu. Bu amaçla bölgedeki Amerikan askerleri, Yeni Suriye Hükümeti ve ABD’nin bölgedeki müttefiki olan Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) 10 Mart’ta anlaşmaya vararak DEAŞ’a karşı ortak mücadele edilmesinin önünü açtı. Bu anlaşma ile, Kürtlerin Yeni Suriye Ordusu’na dahil edilmesi, Kürtlerle çatışma tehdidinin ortadan kaldırılması ve Suriye’de istikrarın sağlanması amaçlandı.
ABD için, Şam-SDG anlaşması bölgesel istikrar için çok önemli. Bu anlaşmanın başarılı bir şekilde uygulanabilmesi ve tartışmalı konuların acilen çözülmesi gerekiyor. Bu çözüm sürecinde de kendisiyle birlikte Fransa ve Almanya gibi aktörlerin arabuluculuğunun da gerekli olduğunu düşünüyor ABD.
Geçici Hükümet Başkanı Şara da bu süreçte, kapsayıcı bir yaklaşım benimsedi ve işi bilen teknokrat bir hükümet kurdu. Yirmi üç bakandan sadece dördü HTŞ kökenli. Kabinenin yarısından fazlası AB veya ABD’de profesyonel olarak çalışan kişiler. AB ve ABD’de Şara’nın bu olumlu tavrı karşısında Suriye’deki istikrarı destekledi ve SDG’ye telkinde bulundu.
Misal, ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM), SDG ile Şam arasındaki müzakereleri kolaylaştırmakla birlikte, anlaşmayı kabul etmesi için SDG’ye telkinde bulundu. CENTCOM bu temasları Aralık 2024’ten beri sürdürüyordu çünkü ABD Ortadoğu’daki askeri varlığını en aza indirmeye kararlıydı ve NATO, Avrupa’daki sorunlarla uğraşırken yakın tarihin en problemli bölgesinin (Suriye’nin) istikrara kavuşması gerekiyordu. Suriye’nin kendi sorunlarını çözebilen, kendi içinde uzlaşıyı sağlayabilen, yetenekli bir merkezi hükümeti oluşmalıydı. Çünkü Suriye’nin istikrarı bölgesel istikrar, dolayısıyla da ABD için önemliydi çünkü.
“NETANYAHU’NUN SİYASİ KAYGILARI VE İÇ HESAPLAŞMA PLANLARI”
ABD, tüm bu huzur-güvenlik-kalkınma düşüncelerinin önünde Netanyahu’nun siyasi kaygılarının ve iç hesaplaşma planlarının set çekebileceğini çok iyi biliyor. Netanyahu’nun iç hesaplaşmalardan kaçınmak için Gazze saldırısını bir şekilde ve bir süre daha sürdürmesini bekliyor ABD. Ve Trump yönetiminin de Netanyahu’ya göz yummak zorunda kalacağını, bunun da “Ortadoğu’nun Huzurunu” sağlama programında bir ikilem oluşturabileceğini biliyor.
Netanyahu ve Trump’ı ikileme getiren iki kesim var; bir yanda, savaşın durması durumunda hükümeti terk etmekle tehdit eden aşırı sağcı İsrailli üyeler, diğer yanda savaş karşıtı muhalefetin sokağa döktüğü İsrailliler…
Ayrıca çok önemli olan bir şey daha var; Körfez ülkeleri faktörü! Gazze’deki saldırıların sürmesi halinde Netanyahu ve Trump’ın Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer körfez ülkelerinin desteğini kaybetme ihtimali bulunmakta. İsrail’in saldırılarının devam etmesi sonucunda Arap ülkeleriyle gerginleşebilecek ilişkiler, ABD’nin İran politikalarını da zorlaştıracaktır. Bu zorlaştırma da Körfez ülkelerinin ve İran’ın, Çin’e tamamen modifiye olmasını sağlayacaktır.
ABD’nin aciliyetleri arasında olan bir diğer önemli konu da Türkiye’nin yürüttüğü “Terörsüz Türkiye” hamlesi. ABD başından beri Türkiye’nin “Terörsüzlük” kararının yanında. Bunun gerçekleşmesi için de desteğini sunuyor/sunacak. Ve hatta “Türkiye içerisindeki terörsüzlük direncinin aşılması” için de katkı sunacaktır ABD.
Önümüzdeki günlerde Terörsüz Türkiye görüşmelerine dair önemli “gelişim haberlerini” duyabiliriz büyük ihtimalle. Çünkü ilk aylarda hızlı, umut verici ve sorunsuz bir şekilde devam eden bu süreç son haftalarda “camdan faunuslara” hapsedilmiş gibi; ilerleyemiyor, nefes alamıyor, her alanda güvensizlik yaratıyor, kopmalar yaratıyor. Bu durum PKK’nın yerini almaya çalışan küçük grupların yapacağı terör saldırılarının önünü açabilir benden söylemesi. Ankara için, sürecin dinamikliğini korumak adına somut adımları masaya koyma vakti çoktan geldi.
Özetle Trump tüm Ortadoğu’ya “mekanın sahibi geri geldi” mesajını vermeye çalışıyor. Nasıl mı?
ABD; Körfez ülkelerine trilyonlarca dolar anlaşmalar imzalattı, İran’ı bombaladı sonra barışı sağladı, Suriye’nin normalleşmesini hızlandırdı, Rusya-Ukrayna savaşına barıştan yana müdahale etti, AB ülkelerine “kendinize gelin varlığınız benim sayemde o halde bana hak ettiğim maddi-manevi saygıyı gösterin” mesajları verdi, Ortadoğu ve Afrika ülkelerine “Çin ile aranıza kalın kırmızı çizgiler çekin” dedi,
Çin’e “Ortadoğu-Akdeniz-Afrika bana ait şayet buradan enerji almayı ve buralara hizmet-ürün satmayı düşünüyorsan önce bana geleceksin ve hatta tüm anlaşmaları önce benimle yapacaksın” ültimatomunu gösterdi, NATO üyesi 32 ülkenin askeri harcamalarını yüzde 5’e çıkarmalarını sağladı….
Ayrıca Trump, ABD’nin sahip olduğu son model silah sanayinin lansmanını da gayet iyi yaptı İran saldırısında. Şimdi bu lansman sonrasında yapacağı trilyonlarca dolarlık silah ticareti ile kazandığı-kazanacağı servetin hesabını yapıyor.
“TAMAM BAZEN SEN, BAZEN DE BEN”
Velhasılı kelam ABD; Çin ve İran’ı kontrol altında tutmak için Suriye’de ve Lübnan’da tüm uzlaşı kapılarını sonuna kadar açacaktır. Tüm bu gelişmeler ve ABD’nin “huzur sağlama imkanları” Türkiye açısından önemli bir fırsat bu nedenle meselelere ne çok yakın ne de çok uzak durmadan fırsatlar değerlendirilmeli; bazen “tamam sen” bazen de “şimdi ben” diyerek…