• BIST 8486.96
  • Altın 1612.357
  • Dolar 27.4957
  • Euro 28.8305
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 13 °C

DENİZ BAYKAL YİNE SERT KONUŞTU

DENİZ BAYKAL YİNE SERT KONUŞTU
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal,"Bu bir Türkiye değil AK Parti, PKK ve DTP projesidir"

  CHP Başkanı Deniz Baykal, Meclis grup toplantısında Hükümet e sert sözlerle yüklendi ve Bursa da milli maçta Azerbaycan ın bayrağını yasaklıyorsunuz. Gücünüz sizin PKK'ya yetmiyor da Azerbaycan'a mı

 İşte Baykal ın konuşmasından satırbaşları:

 Ekonomiye yönelik olarak son günlerde bütçe tasarısı hazırlandı ve bütçe dolayısıyla yeni 2010 yılına yönelik bütçe dolayısıyla, hem 2009'un bütçe gerçeklikleri ortaya konuldu hemde 2010 yılına dair bekleyişlerimiz hükümet adına ifade edildi. Dikkatinizi çekmek istediğim şu noktalar var.

 Önce bir defa bütçe açığı meselesi. İşin temeli oradan başlıyor. Bütçe açığında 10.4 milyar bütçe açığı ön görülmüştü. Şimdi ortaya çıkan rakam 63 milyar Türk Lirası. Bu bütçenin bir anlamı yok diye bütün bunları anlattık.

2009 bütçe yılıyla ilgili bütçe müzakerelerinde CHP'nin görüşlerini ifade ederken bu bütçenin hedeflerinin gerçekçi olmadığını belirtmiştik. Bunların ne kadar doğru olduğu tümünde bir kez daha ortaya çıkmıştır.

 Bu yılın 9.5 ayı boyunca Türkiye fiilen bütçesiz olarak yaşamak durumunda kalmıştır. Türkiye'nin bütçesi o kadar hayal aleminde düzenlenmişti ki karşılanması ciddi ekonomik krizi engelleyecek bir geçerlilik maalesef taşımamıştır. Teğet geçti teğet geçti demişlerdir ama ekonomi ağır bir tahribat yaratmıştır.

 Bütçe yüzde 4 büyümeyi ön görüyordu. Şimdi hükümet yüzde 6 küçüleceğiz noktasına gelmiştir. 2. Dünya Savaşı ndan bu yana en büyük daralmayı yaşıyoruz. Bu tablonun arkasında AKP'nin zaman zaman ortaya çıkan yanlış politikaları, umursamazlığı temel neden olarak yatmaktadır.

 Önemli tercihleri ortaya koyamayan, gerçekçiliği tartışmalı bir bütçe karşımıza çıkmıştır. Hiçbir vergi koymayacağız, vergi oranlarını artırmayacağız diye açıklamalar yapmıştır. Ancak ön görülen vergi artışını izah etmek mümkün değildir.


 Emeklilere yönelik olarakta 2.5 + 2.5'luk bir artışı öngörmektedir. Bunun ortalaması 3.78'dir, 5 değildir.

 

 Türkiye'de doğalgaza yapılan zam yüzde 22.5, petrol ürünlerine yapılan zam her ay yapılıyor, elektriğe yüzde 10 yapılmıştı. Bu tablo karşısında memurun da çok ciddi bir gelir kaybına uğrayacağı açıktır.

 

 Tabi bu sağlık alanında yeni ve sıkıntılı bir tablo gelişmekte. Önce Herkes doktorunu hastanesini seçecek. Hiçbir hasta para ödemek zorunda kalmayacak. O kapsamda olmayanlara imkan sağlanacak diye yola çıktı. Ama şimdi artık katılım payı denilerek hastanın sağlık harcamalarında yer tutması harekete geçirildi. Burada ilginç bir nokta var, katkı payı açıkça istenmiyor. Mesela aile hekimine gittiyse, eczanede sen bu 2 TL'yi tahsil et diyor. İlaç satarken de ek katılım payını eczaneler tahsil etmektedir. Üniversite hastanelerde 3 TL, özel hastanelerde de 3 TL'dir. Bazen de vatandaş ver bunun makbuzunu demektedir, ancak eczacı da tahsil yaptığını söylemektedir. Bunlar üzüntü verici tablo. 2010 yılında bu tablo daha da sıkışacaktır. Çünkü bütçenin devresi güvenden uzaktır. Türkiye önümüzdeki dönemde de halkın daha da sıkıntı çekeceği bir tabloya doğru yönelmiştir.

 

 Bir veriyi daha dikkatinize sunmak istiyorum. Türkiye sabit sermaye yatırımında 45. olmuştur. Biz ancak bunu yüksek tutarak sağlıklı ekonomik kalkınmayı destekleyebiliriz. Ancak bir süredir ülkenin gündeminden düşmüştür. 2009 verilerine göre, Türkiye 57 ülke arasında 45'nci olmuştur. 2008 yılında sabit sermaye yatırımları yüzde 4.64 gerilemiştir. Bunlar gelecekteki ekonomik sıkıntıların nasıl şekillenmekte olduğunu bize gösteren verilerdir.

 CHP olarak biz bu ortamda önem taşıdığı için KEY ödemelerindeki probleme herkesin dikkatini çekmek istiyoruz. Türkiye'de maalesef gerçekçi bir değerlendirmeyle 5.8 milyon insan KEY alacağını tahsil edememiştir. Bu yasa da yürürlüğünün sonuna gelmiştir. Bizim derhal harekete geçmemiz gerekiyor. 

 

 İlişkilerimizin artık bir nezaket, bir üslup sorunu olmanın ötesine geçmeye başladığını, bu konunun ciddi bir konu haline dönüşmekte olduğunu görüyoruz. Geldiğimiz noktada maalesef kim haksız kim halkı tartışmalarının başlatılmak istendiğini görüyorum. Türkiye bu Ermenistan sınır kapısının açılması konusunu, maalesef kendi özel ilişkilerini durumlarını dikkate almadan çok yanlış yönetmiştir ve bir sorun çözeceğiz derken, çok daha önemli, çok daha ağır bir büyük sorunla Türkiye'mizi karşı karşıya bırakmıştır.

 

Gerçekten üzüntü verici bir olaydır. Kaş yapalım derken göz çıkardık. Birilerinin telkinleri doğrultusunda, birilerini mutlu edeceğiz diye, durduk yerde gerekmeyen çok ciddi sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olduk. Bu uyarıları daha

 

 Sakın ha Azerbaycan'ı küstürecek bir şey yapmayın diyorduk ve bunu söylerken elbette kardeşliğimizi, tarihin içinden gelen yakınlıklarımızı düşünüyorduk ama bunun ötesinde siyasetin gerçekçi ölçüleriyle baktığınız zamanda Azerbaycan'ın Kafkasya için Türkiye için ne kadar önemli olduğunu ve ilişkilerin iyi tutulmasının reel siyaset konusu olduğunu vurgulamaya çalışıyorduk.

 

 Birileri Azerbaycan'ı görmüyor Ermenistan'ı görüyor, dayatma yapıyor ama  sen Azerbaycan'ı görmemezlikten gelemezsin. Dünya görmese de Türkiye Azerbaycan'ı görecek.

 

 Bakan geldi imzalamayın dedik. İmzaladılar. Şimdi öğreniyoruz ki Meclis'e de imzalandıktan sonra gönderiliyor. Böyle tartışmalı bir protokol AB ilişkilerinde 2004 yılında katma ek protokol olarak imzalanmıştı Brüksel'de ve biz imzalamayın demiştik. Rum limanlarından çıkan gemilerin, uçakların gelmesini ön gören bir protokol. Yapmayın dedik, yaptılar. Ama dikkatinizi çekerim, o protokol hala Meclis'e hala gelmemiştir. O meşhur protokolü Meclis'e sevk etmemişlerdir. Hala duruyor. Peki şimdi ben soruyorum, o Rum limanlarıyla ilgili protokolü sevk etmediniz de, bunu niye Meclis'e sevk ediyorsunuz? Üzüntü verici bir tablo.

 

 Bu ortaya çıkan sıkıntıları biliyorsunuz. Burada protokoller imzalandıktan sonra 14 Ekim'de Türk Ermeni Cumhurbaşkanlarının buluştuğu gün, Rus ile Azerbaycan yetkilileri petrol ile ilgili resmi bir anlaşma imzaladı. Bütün bunlar göz göre göre yapıldı. Nabucco işine bu anlaşma darbe vurmuştur. Zaten Nabucco'ya en büyük darbeyi Güney Akım projesini onaylayarak bu hükümet yapmıştır.

 

 14 Ekim'de Bursa'da Ermenistan Türkiye futbol maçı oynandı. Sınır krizi yetmiyormuş gibi bir de bayrak krizi yaşandı. Valilik doğrudan harekete geçti, biz bizzat valiye baskılar yaptık. Ama bir defa bu iş çıkmış oldu ve Azerbaycan bayrakları toplatıldı. Daha dün PKK bayraklarıyla sınırda binlerce insan, güvenlik güçlerinin gözlerine baka baka, o bayraklarla gösteriler yapıyorlar. Bunların hepsini içinize sindiriyorsunuz, ama kardeş Azerbaycan'ın bayrağını Bursa'da bir maçta bulundurmasını yasaklama gereği duyuyorsunuz. Gücünüz sizin

PKK'ya yetmiyor da Azerbaycan'a mı yetiyor?

  Hangi gün doğru söylüyor? Çankaya ya çıkınca oradan farklı gözüküyor galiba. Azerbaycan Türkiye dostluğu hükümetlerin yanlışlığına kurban edilemez. Azerbaycan ve Türk halkı da yöneticilerinin yanlışlarının kardeşliğin bozulmasına izin vermezler. Azerbaycan halkı güven içinde olsun. Hepimiz olayların nereden kaynaklandığını biliyoruz. Bu yanlışlıklara dostluğu kurban etmeyeceğiz. Dün fevkalade önemli bir tabloyla karşı karşıya kaldık. Uzun süredir konuşulan bi konunun altında neyin yattığı, ne olduğu dün ortaya çıkan görüntüyle anlaşılmaya başlandı. Bir açılım tartışması var. Hükümet herşeyi kenara bıraktı. Ne söyleyin diyorsunuz söylemiyorlar. Siz de gelin diye işin içine sokmaya çalışıyorlar. Böyle bir faliyetin altından birşey çıkacağı belli. Neyin çıktığını gördük. 

 Bence dünkü tablo fevkalade açıklayıcıdır ve pek çok şey o tabloyla kendisini göstermiştir. Açılımın içinde ne yatıyor ilk ayağı ortaya çıktı. Sürecin niçin gizli götürüldüğü anlaşıldı. Kimseye birşey söylenmiyor. Niçin ucu açık denildiğini niçin hazmettire hazmettire bu konuyu halledeceğiz dediklerini daha iyi anlıyoruz. Ve niçin DTP nin İmralı yı muhatap alın dediğini şimdi anlıyoruz. Yol haritasının niçin açıklanmadığını anlıyoruz. Dün artık resmen görüldü ki İmralı dan gönderilen yol haritası uygulamaya konuldu. Tek taraflı olarak birilerinin Irak ın dağlarında ortaya çıkmış bir tablo değil. Karşılıklı mutabakatla, görüşerek, hazırlanmış olan bir senaryonun, gizli tutulmuş bir senaryonun, uygulanmaya başlanmasıdır. 

 Zamanlamaya bakın. Dağdan birileri organize bir şekilde Kandil ve Mahmur dan gruplar aynı anda karar alıyorlar. 2si bir yerde buluşuyor birlikte sınır kapısına geliyorlar. Sınır kapısında savcılar hazır bekliyorlar. Emniyet Genel müdürlüğünün adamları, MİT orada, devlet tam kadro orada. Birilerini karşılıyor. Bu tablo bir senaryo. Birileri bu senaryoyu yazdı. Zamanlaması var, herşey belli. Yol haritası bu. Sadece bunu öngörmüyor yol haritası. Bu tablo gösterdi ki İmralı nın yol haritasını AK Parti iktidarı uygulamaya başlamıştır. Uygulanıyor. İmralı muhatap alınmıştır. Terörü reddetmeyenleri de muhatap almıyorum diyordu. Muhatap aldın bile. Onları buraya gönderen talimatı kim verdi? Kendileri mi indiler? Birileri onlara "İnin" dedi.

 
 Ellerinde mektuplar geldi. Biz buraya elçi olarak geldik diyorlar. Pişman değiliz diyorlar. Peki bu sürpriz mi? Hayır değil. Şimdi iyi anlıyorum neden bizimle görüşmek istedi Başbakan. Kendisi orada karşılarken yanında bizim de bulunmamızı istiyordu. Emrindekilerin hepsi gitti. Oraya gelenler teslim olmak için gelmedi. Onlar buraya şartlarını duyurmaya eldi. Bu onların talebi hadi diyelim, peki senin konumun ne? Bir süredir ihtilaf yaşanıyordu. İçişleri Bakanı "Anayasa değişimi söz konusu" değil dedi. Kaşrı taraftan açılım kalmadı dediler. 

 Başbakan çıktı dedi ki "Açılım masadadır" Başbakan Kürt açılımı konusunda Anaya değişimi masada diyor. İmralı nın taleplerini biz şartlarınıza bağlı olarak müzakere edebiliriz demektir. Bu gelenler "Silahlı çatışmayı bırakıp Anayasal düzende yerimizi aldık" diyorlar mı? "Biz Türkiye nin Anayasa sını düzeltmek için geldik" diyorlar. "Sizinle müzakere deneyeceğiz. Birşey çıkacağını görürsek bakarız" diyorlar. Amaç ulusal bütünlüğünü devlet bütünlüğünü etnik temelde ayrıştırmak. Tek millet yerine iki millet olmalı demek. "Sen milleti parçalayabilirsin" diyorlar. Ağzını Türk milleti sözünü almaktan kaçınıyorsun görüyoruz diyorlar. İçimizde her etnik kesimden insan var gel kapsayalım diyorlar. Eğitimi verin, Anayasal değişikliğini yapın diyorlar. Hükümetin ürkek, PKK yı muhatap almayız laflarına rağmen onlarla birlikte yürümeye başlaması gösterdi ki silahla mücadele edenler amaçlarına ulaşabileceklerini düşünmeye başladı.
 
 Hak etmedikleri bir itibarı kazanmaya başladı. Bölge teröre karşı, kepenk kapatma zorlamasından
şikayetçi. Herkes güven içinde yaşamak istiyor. Kimliğine saygı gösterilmesini isteyerek Türkiye de hak sahibi olmak istiyor. Dağdakileri muhatap alırsan bölgede "Demek yetkili insanlar, devlet iş tutuyor bunlarla" demeye başlar. Öyle bir açmazın içine sürükleniyor. Bu işi bıraktı diyorlar. Bunun sonu yok. "Silahlı mücadele istemiyorum" diye gelmiyor. Elinde belge, mektupla geliyor. Teslim olmaya değil, teslim almaya geliyorlar. 

 Biz şu ana kadar Türkiye ye yönelik projeler karşısında dirençli bir politikayı izliyoruz. Türkiye yi gelecekte ayrıştırmaya yönelik proje karşısında muhalefeti sürdürmeye devam edeceğiz. Bu projenin oluşmasıyla bizim bir ilgimiz yoktur. Arkasında kimler var? Spekülasyonların ne derece gerçekçi olduğu prtaya çıktı. Bu bir Türkiye değil AK Parti, PKK ve DTP projesidir.

 GÖRÜŞME KONUSU

 Görüşme talebini Başbakan yaptı. Gidişatı görüyoruz. Düşüncelerimizi anlatıyoruzç Kamuoyuna da sunuyoruz. "Günü geldiğinde kamuoyunun görüşmeyi izlemesine imkan verecek şekilde görüşelim" dedik. Her türlü dedikoduya açık böylesine kritik bir ortamda Türkiye nin geleceğiyle ilgili önemli görüşlerin çıkacağı ortamın kayda geçmesi gerek. Başbakan mektubumuzu aldı inceledi ve teşekkür etti. Görüşeceğiz dedi. Kendisiyle konuşmamız gereken konular var. Beklemeye başladık. 5 gün geçti, doluya koymuş almamış boşa koymuş almamış "Görüşmeyeceğim" diyor. Şimdi vazgeçiyor da vazgeçerken sükunetle demiyor ahlaksızlık diye görüşmeyi niteliyor. Her kim ki 2 lafın birine ahlak namus dürüstlük der. Bir dakika durun orada diyeceksiniz. Bu işler böyle ahlak namus lafla olmaz. O kadar sık ahlak namus deyince kuşkuya açık olduğu genel izlenim. Yarası olan gocunur. Ahlaksızlık suçlaması da kimseyi ahlaklı hale getirmez.

 Ahlaksızlık konusu şimdi mi aklına gelmiş? Bir Başbakan ın böyle önemli konularda kendi sıkıntısını bastırmak için bu lafları bu kadar kolay kullanması yakışmıyor. Bizim kapımız açık senin de kapın açık olsun. Kapım sana da millete de açık. Buyur, içeceğin çay olsun. Bir çayı senden esirgeyecek değiliz. Ne istersen emrine amade. Ama yanlışlarını paylaşmayız. İşbirliği içinde olduğumuz izlenimini vermene müsade etmeyiz. Derdi benim düşüncelerim mi? Duymak istediği herşeyi benden öğrenebilir. Kapalı kapılar arkasında görüşelim diyor. Düşüncelerim ortada, yararlanmıyorsun. Niye görüşmek istiyorsun? Kendi yanlış yolunu herkes paylaşıyor izlenimini vermek. Senden düşüncelerimi esirgemiyorum. Seninle bu yanlış istikamette yol arkadaşı olduğu izlenimini vermek istemiyorum. Görüşmelerin kayıt altında olmasını istiyorum. Gün gelir bu konu oraya çıksın. Ben seninle sadece görüşmek istiyorum millet de öğrenmesin diyor. Devlet meselesini konuşacağız. Kayıt olsun isterim. Ortaya konsun kayıt isterim. 70 milyonun göreceği şekilde geleceksen gel kapım açık benim!(İHA)

 

Bu haber toplam 1092 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
YASAL UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Hakkarihabertv.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • ALEV ALAN ZIRHLI ARAÇ BÖYLE YANDI05 Ağustos 2010 Perşembe 13:03
  • ÇOCUKLARIMIZ BORÇLU DOĞUYOR...05 Ağustos 2010 Perşembe 11:28
  • HAKKARİ`DE HAVA HAREKETLİLİĞİ...05 Ağustos 2010 Perşembe 10:54
  • KÖY OKULUNDA KPSS`YE HAZIRLANIYOR04 Ağustos 2010 Çarşamba 17:05
  • HAKKARİ`DE KUŞLARA MODERN YUVA..04 Ağustos 2010 Çarşamba 15:35
  • BAŞKAN ASLAN YETKİLİLERE SİTEM ETTİ..04 Ağustos 2010 Çarşamba 14:47
  • ZABITA`DAN RAMAZAN ÖNCESİ DENETİM04 Ağustos 2010 Çarşamba 12:55
  • CİLO DOĞA DERNEĞİ KİME ÖFKE SAÇTI...03 Ağustos 2010 Salı 12:54
  • MAHALLE GÖÇÜNÜ BELEDİYE ÖNLEDİ...02 Ağustos 2010 Pazartesi 17:45
  • AŞİRET BÜYÜKLERİNE ÖNEMLİ ÇAĞRI..02 Ağustos 2010 Pazartesi 17:08
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Hakkari Haber TV | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel :
    Feyzullah TAŞ- 0.(505) 440 39 66
    Savaş TAŞ - 0.(545) 864 4868
    YUSUF TAŞ- 0.(544) 346 1740 | Haber Scripti: CM Bilişim