• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • İstanbul 23 °C
  • Ankara 19 °C

BASIN MENSUPLARINA ÖNEMLİ TAVSİYELER

BASIN MENSUPLARINA ÖNEMLİ TAVSİYELER
İHA Van Bölge Müdürü Emin Toker ile Van basınını, gazeteciliği, gündemi, teknolojiyi ve tabi ki Van basınını konuştuk.

 Van"da gazetecilik denince aklınıza ilk gelen isimleri sayın desek mesela… Ya da yıllarını bu mesleğe vermiş, bu mesleğe gönlünü kaptırmış, hala aynı aşk ve heyecanla sımsıkı sarılmış birkaç kişi gösterin desek, o kişilerden biri mutlaka M. Emin Toker olacaktır. Dünyanın en kutsal mesleklerinden biri olarak kabul edilen öğretmenliği bırakıp genç ve acar bir gazeteci olmanın meslek aşkı dışında başka bir açıklaması yoktur herhalde, olamaz da nitekim…

 Van"da 10 yılı aşkın bir süredir gazetecilik yapan ve yine uzun bir süre Vangölü Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı"nı yürüten İHA Van Bölge Müdürü Emin Toker ile Van basınını, gazeteciliği, gündemi, teknolojiyi ve tabi ki Van basınını konuştuk. Sorularımızı içtenlikle yanıtlayan Toker"in genç muhabirlere ve gazetecilere bir de ağabey tavsiyesi var; “Dürüstlükten ve erdemlerinizden, ahlaki değerlerinizden taviz vermediğiniz sürece işinizi iyi yaparsınız”

Sayın Toker, öncelikle kendinizden biraz bahseder misiniz? Emin Toker kimdir?


 1959 Van doğumluyum. Eğitim hayatımı burada tamamladım. Eğitim Enstitüsünü tamamladım ve 1979 yılında öğretmenliğe başladım.1986 yılına kadar önce Erzurum"da, daha sonra Van"da öğretmenlik yaptım. O zamanlar rotasyon uygulaması vardı, bizim de Ordu"ya tayinimiz çıktı. 1985 yılında gazeteciliğe kısmen başlamıştım, bir tercih yapmak zorunda kaldım; 1986 yılında öğretmenlikten istifa ettim ve ayrıldım. O zamanlar daha İHA kurulmamıştı, Türkiye Gazetesi muhabiri olarak başladım. 1989 yılında Sarı Basın Kartı aldım. İHA kurulunca kadrolarımız İHA" ya geçti ve burada başladık. 10 yıl muhabirlik yaptıktan sonra İHA Bölge Müdürlüğü"ne atandım. Şu an Van, Bitlis, Hakkari Ağrı, Muş, Bingöl dışında Iğdır ve Kars"ın da sorumluluğunu üstlendik ve hala devam ediyoruz.

Öğretmenlikten gazeteciliğe geçtiniz, bu zor olmadı mı?


 Bu okuma-yazmayla ilgili bir durum. İnsan çevresinde olan bitene, toplumsal olaylara duyarlı olunca, biraz sosyal hayat içinde olmayı tercih edince bu zor olmuyor. Eğimi gazetecilikten ayrı görmedim açıkçası. Bu anlamda çok zor olmadı, öğretmenliği severek yapıyordum. Şimdi sorsanız ben “keşke öğretmenliği bırakıp gazeteci olmasaydım” demiyorum ama keşke fırsatım olabilseydi öğretmenliği sürdürüp emekli olduktan sonra gazetecilik yapabilseydim ya da ikini bir arada yürütebilseydim.

 Öğretmenlikte belli bir öğrenci çevresine karşı sorumluluğunuz var, onları eğitmek ve hayata hazırlamak gibi. Gazetecilikte de bu sorumluluk var, mücadele var. Bizim dönemimizdeki öğretmenlikle şimdiki öğretmenliği mukayese etmek çok zordu. Köylerde su, elektrik, telefon yoktu, yollar kapandığında aylarca köylerde mahsur kalırdık. Bu zorlu bir hayat, zorlu bir süreçti. İnsanlar sorumluluk sahibi ise farklı meslekleri aynı duyguyla yürütebileceğine inanan biriyim. Gazetecilikte, kamu görevlerinde, kasaplıkta bile belli sorumluluklar var ve bunlara uygun davranmak gerekiyor. Her meslek grubunun ekonomik beklentileri ve kazançları var ama bu kazançlar mesleki sorumluluğun üzerine çıkmamalı.


Görev yaptığınız süreci göz önüne aldığımız zaman eski ve yeni dönem gazeteciliğini değerlendirir misiniz?


 Öncelikle şartlardan başlamak istiyorum. Biz 1985"li yıllarda başladığımız zaman Özal dönemi iletişim teknolojisi yenilikleri henüz gelmemişti. Ben meslekteyken ilk defa Türkiye"ye fotokopi makinesi geldi, ilk defa otomatik telefon kullanılmaya başlanmıştı, biz haberlerimiz merkezlerimize çok zor şartlar altında gönderiyorduk. O zamanlar görüntülü haber ağırlığı yoktu, yazılı haber ağırlıklı çalışıyorduk. Yazılı haberleri merkeze ulaştırmak o zaman çok zordu. Bizim için en avantajlı yöntem teleksti ve biz de teleks kullanarak haberleri merkeze gönderiyorduk. Bir haberi yarım saatte hazırlıyorduk ama o zamanlar açısından çok önemli bir teknolojiydi ve biz bölgesel gazetelere haber geçtiğimiz için Erzurum"a otobüslerle, kamyonlarla ya da orda işi olan biri aracılığıyla gönderirdik, zor şartlar altında bu işi yapardık.

 Bizden evvel görev yapan ağabeylerimizden dinlerdik, onlar daha ağır ve zor şartlar altında çalışmışlardı. Baktığınız zaman onlar bize, biz de yeni nesle gıpta ediyoruz tabi. Yılmaz Erdoğan"ın filminde meşhur bir söz var “Ankara"da bir haberi çoktan unuturken, biz bir hafta-on gün sonra gülmeye başlıyoruz” bu gerçekten doğruydu. Doğuda Ankara ile ilgili bir haber günler sonra duyuluyordu. Bunlar ülkemizin bir gerçeğiydi.

 O zamanlar Hürriyet gazetesi telefoto denen bir sistemle fotoğraf geçiyordu. Siyah beyaz filmler bize makara değil de rulo halinde gelirdi. Bizim karanlık odalarımız vardı, fotoğraflarımızı kendimiz çeker, banyo yapar ve karta basardık. Her büroda her muhabirin vardı. Karanlık odalarda bu işleri yürütürdük, bazen fotoğraflarımız yanardı, kötü olurdu o zaman da. Daha sonra renkli filmler vardı, bizim onları basma teknolojimiz yoktu.

O zaman da fotoğrafçıyı beklerdik, rica minnet ona yaptırıp uçağa, araca vs. yetiştirmeye çalışırdık. Bir fotoğrafı geçmek yarım saati buluyordu ama o güne göre bizim için büyük fırsattı çünkü elinizde çok kaliteli bir fotoğraf olduğunda bunu zamanında gönderemezseniz elinizde bayatlıyordu. Gazetecilik hevesi, sorumluluğu sanki o zaman biraz daha fazlaydı.

 Arkadaşlarımız o zamanlar çok amatörce, zorlu şartlarda bu işi yürütürdü. Şimdi tüm televizyon ve gazetelerin araç ve telefon imkanı var. Biz habere otostop yaparak giderdik bazen, şimdi araçta olmamıza rağmen birçok olaya sıcağı sıcağına yetişme imkanı yok. O zamanlar nasıl gidiyorduk, nasıl koşuyorduk! O zaman çok zor şartlar olmasına rağmen severek yapıyorduk.

Van"daki basını nasıl görüyorsunuz?


 Ben Bölge Müdürü olduktan sonra günümüze kadar geçen süre içinde bizde yetişen, bizle çalışan ve şimdi farklı yerlerde görev yapan birçok arkadaşımız var. Bu arkadaşları gördüğümde mutlu oluyorum hoşuma gidiyor. Türkiye genelindeki gelişmelerle Van"ı mukayese edince birtakım örtüşmeler oluyor.

 Son 5–10 yıl içinde iletişim teknolojisinde yaşanan gelişmeler, internetin kullanımı, yeni televizyon kanallarının açılması ve tek elden yürütülen ajans anlayışının değişmesi çeşitliliği artırdı. Bu çeşitlilik artışı kaliteyi düşürdü mü? Bu birçok sektörün konuştuğu bir sorundur. 10"da 1 kötüyse, 100"de 10 kötüdür. Yani sayı arttıkça olumsuzlukların sayısı da artıyor. Diyelim ki daha önce 10 kişiyken 1 kişi meslek ahlakın uygun hareket etmiyorsa şimdi 100 kişiyiz ve 10 kişi buna uymuyor. İstisnalar dışında uzun yıllar gazeteciler cemiyeti başkanlığı yaptığım dönemde hemen her yerde dile getirdim; yeni yetişen gençlerde sorumluluk bilinci taşıyanları gördüğümde mutlu oluyorum. Fakat bizde emek sarf etmeden, tecrübe kazanmadan, belli birikime kavuşmadan, sadece teknolojik imkanları kullanarak davranıp bunu gazetecilik sanmak yanlış.

 Fotoğraf ve video çekmek gazetecilik demek değildir. Gazetecilik sosyal bir olaydır, siz toplum adına toplumdan aldığınız bir yetkiyi kullanıyorsunuz ve bunu yaparken bir söz veriyorsunuz “ben sizin verdiğiniz yetkiyi kullanarak haber takip edip bunu size yansıtacağım” diyorsunuz. Bu birçok meslekten daha farklıdır. Ben medyadaki gelişme ve çoğalmadan dolayı kalitenin biraz düştüğünü görüyorum. Bu çok iyi gençlerin yetişmediği anlamına gelmez. Onların çalıştıkları kurumla da alakalıdır.

 Kurumun ciddiyeti, yetiştirdiği muhabirin ciddiyetine orantılıdır. Her meslekte meslek ahlakına uymayan insanlar görmek mümkün ama toplum medyayı kendi içinde sorguluyor, medya da artık kendi kendini sorguluyor. Toplum gerçekten bilgilendiriyor muyuz, manipüle mi ediyoruz bu ayrı bir şey, ama gazeteciler adına en büyük handikaplardan biri muhabirlerin haberi bağımsız bir şekilde yazamamasıdır. Bu sadece Van"ın değil, Türkiye"nin sorunudur. Ya kendi gazeteni açıp istediğini yazıp çizeceksin ya da çalıştığın kurum prensiplerine uygun haberleri yapacaksın. Bence en büyük sorun budur. Ben son zamanlarda bize abone olan bazı gazetelerin kendi manşetlerini kullandıklarını ve özel haberlere ağırlık verdiğini görüyorum, bu çok güzel bir olay.

Van"da yayın yapan iki televizyon kanalı Van TV ve Merkür TV"yi nasıl değerlendiriyorsunuz?


 Biz ajans olarak her ikisine de abone hizmeti veriyoruz. Karadeniz ve Güney bölgesine baktığımızda çok sayıda televizyonun uyduya çıkıp geniş kitlelere ulaşması içimde hep ukde kaldı. Ben bunu kanal yönetimlerinde bulunan arkadaşlara defalarca söyledim ve Van"dan bir kanalın mutlaka uyduya çıkması gerektiğini dile getirdim ama bu oldukça zor ve meşakkatli bir iştir. Büyük bir maliyet gerektiriyor ama sadece maliyetle olacak bir iş de değil. İlimizin ekonomik ve sosyal durumu ortada. Televizyonlarımız buradaki ekonomik hareketlilikten nasiplenen, reklâmla dönen kuruluşlar.

 Bu reklâmların karşılığında giderlerini karşılama çabası içindeler. Ekonomik hayatın iyi olduğu yerlerde bu daha kolaydır, yeni programlar yapmak, istihdam alanı yaratmak kolay iş değil. Kanal yönetimlerimiz önemli çalışmalar yapıyor, ben ilk yıllarını da hatırlıyorum, şimdiki durumları oldukça iyi. Arzulanan ve düşünülen elbette daha iyisidir. Van"da uyduya çıkma hazırlığı yapan 3.bir kanalın hazırlıklar yaptığı söyleniyor.

 Bu yerel televizyonlarımızı biraz tetikler belki, ilk olma, uyduya çıkma, dünyaya açılma anlamında önemli istek oluşturacaktır. Bu yeni tasarlanan kanalla birlikte Van"daki kanallarımızın uyduya çıkmasıyla Van kazanacaktır, bu yüzden ekonomik çevrelere de sesleniyorum, bu televizyonlarımıza katkı sunmak ve kaliteyi arttırmak istiyorsak bunun bir bedeli olmalı ve zaten televizyonlarda ekonomi ile ilgili kişilerin topluma aktarılması da bu sayede oluyor. Eskisinden çok daha iyi her şey ama daha da iyi olması gerekiyor, ümitsiz konuşmak istemiyorum, önümüzdeki süreçte umuyorum daha iyi olacaktır.

Van"da göreve yeni başlayacak genç muhabirlere neler tavsiye edersiniz?


 Hangi meslek sahibi olursanız olun, genel ahlak kurallarının her meslek için geçerli olduğu kanaatindeyim. Yani dürüstlük, tarafsızlık, sorumluluk sahibi olma gibi erdemlere sahip olmalısınız. Yalancı olan ister kasap olsun, ister gazeteci olsun, adam kayıran, riyakar olan, meslek ahlakını göz önünde bulundurmayan, toplumsal sorumluluğa önem vermeyen, iyi bir kamera ve fotoğraf sahibi olmakla iyi bir gazeteci olduğunu sanan, ağzı çok iş yapan insan iyi gazeteci olmaz. Bu işin mekteplisi de olsa mesleği iyi bilen ve onurlu olan, toplumda itibar sahibi olan kurumlarda gazetecilik yapmalarını ve orada usta-çırak ilişkisi içinde yetişmelerini öneriyorum.

 Bu işin okulu okunmalı ama iş mutfağında öğrenilmeli. Gazeteciler ekonomik bir çaba için bu işi yapıyor, buna saygı duymak lazım ama bu çaba mesleki onurdan önce geliyorsa bu kişilerle bir arada çalışmamalılar. Böyle insanlarla gazeteciler beraber olmamalı. Haftalık gazete çıkaran, emek veren arkadaşlar var, gazetelerini satıyorlar, reklâm alıyorlar. Bunlar utanılacak şeyler değil ama eğer parasını veren inanın haberini yapıyorsa, haberi elinde tehdit malzemesi olarak kullanıyorsa, para vermeyen insanları haber yapmıyorsa, gazete alanla almayanı bir tutamıyorsa bu iş biter. Gazeteci ahlak sahibi, dürüst, objektif olmalı ve hatasından çabuk dönebilmeli.

Son olarak başınızdan geçen ilginç bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?


 Tarihi ve kişileri çok net hatırlamamakla birlikte eski Van Valiliği binasına Kültür ve Turizm Bakanı gelmişti. “Van"da Bir Ermeni köyü kurulması” ile ilgili bir olay vardı o zamanlar gündemi uzun süre meşgul ediyordu. Amerika ve Avrupa"dan yaşlı Ermenilerin Van"a gelerek burada bir köy kurup emekli olduktan sonra burada yaşamalarıyla ilgili bir çalışmaydı. Bakan sohbet esnasında bunu dile getirdi ve Güney sahillerinden örnekler gösterip bundan bahsetti. Bunu duyunca Vali Bey atıldı hemen “Ya acaba bu düşünülen yer Van olabilir mi? Bizim buna uygun bir coğrafyamız var” diye. Bakan Bey “Olabilir, siz eğer isterseniz bunu teklif edin, bunu değerlendirelim” dedi ve konu kapandı. Biz bürolarımıza dönüp haberi hazırladık, bu konuyu da haberin içine öylesine yazdık detay olarak. İnternet olmadığı için haberin veriliş şeklini görme şansınız yok, hangi çerçeveye oturtulduğunu görme şansınız yok. Gazeteler de öğleden sonra geliyor. Ertesi gün ulusal gazetelerden birinin muhabiri “Ermeniler Van"a köy kuruyorlar” diye manşetten bir haber girmiş. Tabi durum gerçekte bu değil, hem de bu detayı haberin içinde vermiştik ara başlık veya spota da vermemiştik.

 Bu gazete ve muhabir arkadaşımız bu tip haberlere, yaklaşımlara ilgi duyan bir anlayışta oldukları için sadece ben değil bütün gazete muhabirleri akşama kadar fırça yedik. Biz anlatmaya çalışıyoruz “böyle bir şey yok, bu sadece bir teklif yok, bakan bey söyledi, vali bey de sordu” diye anlatmaya çalışıyoruz. Ermeni sorunu her zaman gündemde olduğu için bu haber çok ses getirdi. O zaman yönetimde bulunan muhalefet de bunu çok kullandı, bu konuda köşe yazıları yazıldı, programlar yapıldı. Uzun bir süre gündemi meşgul ettikten sonra haberin aslında bizim anlattığımız gibi olduğu ortaya çıktı. Bu anım aslında başta da belirttiğim bu toplumu manipüle etme olayına bir örnek. Bu toplumu bilgilendirmeye değil, manipüle etmeye yönelikti. Olmayan bir şeyi var gibi gösterip toplumu bayağı bir yanlış bilgilendirdiler, biz de bu sayede bol bol fırça yemiş olduk.

 

Bu haber toplam 1880 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
YASAL UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Hakkarihabertv.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • ALEV ALAN ZIRHLI ARAÇ BÖYLE YANDI05 Ağustos 2010 Perşembe 13:03
  • ÇOCUKLARIMIZ BORÇLU DOĞUYOR...05 Ağustos 2010 Perşembe 11:28
  • HAKKARİ`DE HAVA HAREKETLİLİĞİ...05 Ağustos 2010 Perşembe 10:54
  • KÖY OKULUNDA KPSS`YE HAZIRLANIYOR04 Ağustos 2010 Çarşamba 17:05
  • HAKKARİ`DE KUŞLARA MODERN YUVA..04 Ağustos 2010 Çarşamba 15:35
  • BAŞKAN ASLAN YETKİLİLERE SİTEM ETTİ..04 Ağustos 2010 Çarşamba 14:47
  • ZABITA`DAN RAMAZAN ÖNCESİ DENETİM04 Ağustos 2010 Çarşamba 12:55
  • CİLO DOĞA DERNEĞİ KİME ÖFKE SAÇTI...03 Ağustos 2010 Salı 12:54
  • MAHALLE GÖÇÜNÜ BELEDİYE ÖNLEDİ...02 Ağustos 2010 Pazartesi 17:45
  • AŞİRET BÜYÜKLERİNE ÖNEMLİ ÇAĞRI..02 Ağustos 2010 Pazartesi 17:08
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Hakkari Haber TV | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel :
    FEYZULLAH TAŞ- 0.(505) 440 39 66
    SAVAŞ TAŞ - 0.(545) 864 4868
    YUSUF TAŞ- 0.(544) 346 1740 | Haber Scripti: CM Bilişim