Başrollerini “Aşk-ı Memnu” ile tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başaran Beren SAAT ile Engin Akyürek paylaşıyor. Beren SAAT rol gereği tecavüze uğruyor ve büyük bir travma yaşıyor. Ertesi gün yani Hakkari’mizin bombalı saldırı ile uyandığı gün dizideki tecavüz sahnesi flaş olarak internet, gazete ve magazin programlarında geniş yer alıyor.
Kadına yönelik saldırı ve tecavüz farklı bir vahşet türüdür, suçların en büyüğüdür. Sanki ülkemizde herkes ilk kez bir tecavüz sahnesine tanıklık ediyormuşcasına hayretler ile gündeme taşınıyor. Bu haksızlığa uğramış ve bu vahşete maruz kalmış, basına yansımayan binlerce örnek vardır. O mağdurlar bu sahneyi izlerken acıları ikiye katlanmıştır.
Toplumun ahlak yapısına ters düşen bu dizi ve o sahneyi tartışmayacağım. Ben sadece Yurdagül’ün tecavüz sahnesine ayrılan zamanı Hakkari’mizde yaşanan mayınlı saldırıya veya bu diyalog sürecine ayrılsa ülkemizde ne haksız ölümler ne de tecavüzler kalır.
Magazin de hayatın bir parçasıdır. Ama bir ülkede çok ciddi sorunlar yaşanıyorsa, oluk oluk kan dökülüyorsa magazinden öncelikli konuma gelmelidir diye düşünüyorum. Şowmen Mehmet Ali Erbil’in eşinden ayrılması, Tatlıses’in Asena aşkı, Fatih Ürek ve Kuşum Aydın’ın yeni imajı gibi konulara ayrılan süre ülke sorunlarına ayrılsa huzura ve çözüme kolayca yaklaşmış oluruz.
Fatmagül tecavüze uğradı, suçu yok…
Ama Hakkari hergün tacize uğruyor,
Peki Hakkari’nin suçu ne?
Ucuz ve basit konularda yoğunlaşmaktan vazgeçerek en doğal hakkımız olan yaşam hakkımızı savaşsız, kavgasız, çatışmasız huzur ve güven içerisinde idame etmek adına proje ve fikir üreterek ciddileşmeliyiz.
Aksi takdirde ne Fatmagül’ler tecavüze uğramaktan ne de bölgemiz silahlı tacizden kurtulamayacaktır.
