Bahçeli kodlarıyla Suriye, sil baştan ve sahiplenme okumaları
Kaynak:Hakkarihabertv.com
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, merhum Alparslan Türkeş’in kabrini Kurban Bayramı vesilesiyle ziyaret etti ve hemen sonrasında da basın-medya mensuplarına “tarihe not düşülecek” değerde bir açıklamada bulundu. “Sevinçli bir iklimde Kurban Bayramı’nı idrak ediyoruz.
Sevinçli iklimden kastım, terörsüz bir Türkiye yolunun bu bayramda daha güçlenerek devam etmesi halidir” diyen Bahçeli ardından sivil anayasanın önemine ve aciliyetine, geçmişin acılarına ve bir daha tekrar etmemesi gerektiğine, birlikte güçlenerek yaşamanın önemine ve muhalefetin gençler üzerinden hayata geçirmeye çalıştığı kaos senaryolarına değindi.
Gençlerin Türkiye’nin gözbebeği olduğuna, vazgeçilmez olduğuna ve değerli olduğuna vurgu yapan Bahçeli, kendilerinin gelemediği sokaklara gençleri çağıranlara yönelik şu özeti aktardı; “geçmişte sokağa gelemeyenlerin gençleri sokaklara çağırmasıyla büyük acılar yaşandı. Artık sokaklarda ‘bu taşlara’ gerek yok akla gerek var” dedi ve gençleri bir baba duyarlılığı ile korudu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi dinlemeyi ve her kelimesini tek tek analiz etmeyi seviyorum. Zekası ve ruhi-zihni birikimiyle birlikte nerede ne diyeceğini bilen, bir cümlesine bin manâ yükleyebilen, şimdi yaptığı bir konuşma ile elli yıl sonrasının öngörüsünü aktaran Bahçeli’yi okumayı ve anlamayı seviyorum çünkü şimdiye kadar hiçbir analizimde beni yanıltmadı.
Üç yıl önce hiç tereddüt etmeden “Türkiye Yüzyılı en çok MHP’ye yakıştı” başlığımı atıp altına da analiz notlarımı yazarken nasıl ki yanılmayacağımı çok net biliyordum, bundan sonra da yaktığı “Terörsüz Türkiye” meşalesinin sönmeyeceğini ve Türkiye’nin-tüm coğrafyanın sağlam bir şekilde bu meşalenin rehberliğinde yürüyeceğini biliyorum.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’te yaptığı “terörsüzlük” çağrısı ve sonrasında hızlı bir şekilde ilerleyen aşamalar Türkiye’yi “Sivil Anayasanın” eşiğine getirdi. Aslına bakarsanız mevzunun en hassasiyetle tamamlanması gereken süreci burası. Bir kesimin değil her kesimin içinde kendisini bulacağı, kucaklayıcı, eşitlikçi, geçmişin darbeci-baskıcı-tek tipçi hatalarını tekrarlamayacak sivil bir anayasa taslağının meclise gelmesi ve kabul edilmesi bekleniyor.
Bahçeli’nin ne kadar büyük ve tarihi bir görevi yüklendiğini biliyoruz. Ayrıca milliyetçi kesimin de Bahçeli’ye olan inancını, desteğini, elinden geleni yaptığını biliyoruz ve ayakta alkışlıyoruz. Evet bu yol Türkiye adına bir dönüm noktası ve noktayı merkez kılmak için bazen gözyaşlarını silmesi, bazen sil baştan cümleleri sarf etmesi, bazen saatlerce konuşup ikna etmesi, bazen de kararlı bir şekilde elini masaya vurması gerekiyor devlet ve siyaset kademelerinin çünkü böylesine büyük bir başarı “bireysel keyfiyetlere” bırakılmayacak kadar önemli.
PKK’nın işleyişini IRA’ya benzetenler bitirilmesi aşamasını da benzer şekilde okuyor. IRA’nın lağvedilme aşamasında terörsüzlüğü ve huzuru istemeyen bir grup “Gerçek IRA” adıyla (1998) can bulmaya ve ufak çaplı terör saldırıları yapmaya başlasa da iki taraf bu girişime alan tanımayarak yok etti. Türkiye’nin batısı, doğusu, kuzeyi, güneyi Bahçeli’nin açtığı kapıya sahip çıkmalı ve esecek geçici sert fırtınalarda bile kapanmaması için sımsıkı tutunarak açık tutmalı.
Yani her iki tarafta “benim acım seninkini döver” demeden fedakar, samimi, sağduyulu olmalı. Akrabalarım ve ben yakın geçmiş Türkiye’sinde şahsen yaşadığımız zorbalamaları, acıları, ölümleri, sürgünleri, travmaları, yok saymaları Bahçeli’nin çağrısıyla anında unuttuk ve hasret kucaklayarak elimizden geleni yapmaya başladık “terörsüz Türkiye” için.
Bizim gibi Doğu ve Güneydoğu’nun tamamı Bahçeli’nin açtığı terörsüzlük kapısını dualar eşliğinde tüm acılarını ve travmalarını unutarak sahiplendi. Çünkü bizim yaşadıklarımızı çocuklarımız, torunlarımız ve sonrasındaki nesillerimiz yaşamasın istiyoruz. O halde Doğusuyla Batısıyla hepimiz için sil baştan ve huzuru sahiplenme vaktidir şimdi… Dünyaya ilham veren ilim ve bilim insanlarının vatanı, İdris-i Bitlisi’nin, Ahmede Xani’nin, El Cezeri’nin ve daha nicesinin vatanı Mezopotamya ve Anadolu’nun şimdi yeniden geçmişin ruhu ile yan yana gelmesi gerekiyor.
PKK’nın fesih açıklamasını yaptıktan sonra ufak tefek terör girişimlerinin olması ihtimali çok yüksek elbette fakat yurt içi ve yurt dışında alanların kapatılması kısa sürede tamamen bitirecektir terörü. Terörsüzlük süresi ile paralel seyreden Suriye deki gelişmelere karşı da Türkiye öyle kartlar açmalı ki terör unsurlarının dolduracağı hiç bir alan bırakılmamalı.Bunun için de Türkiye ve SDG gerekli tüm şartları konuşmaktan çekinmemeli. Huzurun aması fakatı olmaz.
Ve SDG acilen Suriye işleyişine entegre edilmeli. “Boşta ve dışta bırakılan, her türlü olumsuzluğa mekan olur” hatırlatması üzerinden SDG’nin de uzlaşma için samimiyetle oturması gerekiyor masaya. Yıkıcı ve uzun süren bir iç savaş sonucunda ruhen, kalben, zihnen parçalanan Suriye şimdi fiziken de parçalanmak istiyor.
Geçici hükümet başkanı Şara, bunca acıdan sonra Suriye’yi bir araya getirebilir mi? Bilemiyorum. Küresel ve bölgesel güçlerin bölgedeki mücadelelerinin yanı sıra farklı din, etnisite ve mezheplere sahip topluluklar da bu saatten sonra merkezi otorite altında yaşayabilirler mi? Bunu da bilemiyorum.
Şara yönetimi, federal bir sisteme karşı çıksa da bazı kesimler federal yönetim sisteminin, farklı gruplar arasındaki uzlaşıyı sağlamakta ve ülkeyi kısa sürede yeniden inşa etmekte etkili olacağını savunuyor. Kuzeydoğuda Kürtler, Güneybatıda Dürziler, kıyı bölgelerinde Aleviler özerk bölgeleri andıran önemli topraklara ve iç işleyişe sahip. Bu dengeler HTŞ ağırlıklı Şara Yönetimine şimdilik endişeli bakıyor ve bu endişeler içinde federasyon talep ediyor.
Geçici Şara Hükümeti Sünni Araplarla ülkede istikrarı sağlamaya çalışsa da ABD ve AB, Esad sonrasında kapsayıcı bir yönetim görmek istediklerini her fırsatta vurguluyorlar. Federalizm kısa zamanda güç dağılımını ve huzuru sağlasa da zamanla kaynak tahsisi/kontrolü konusunda problemlere sebep olabilir. Zira tüm savaşların ve çatışmaların temelinde ekonomi var.
Örneğin, Suriye’nin petrol rezervlerinin çok büyük bir kısmı SDG kontrolündeki bölgede. Ayrıca su kaynaklarının konumu, deniz kıyısı ve ulaşım gibi konular ilerleyen dönemde gerginliklere ve çatışmalara neden olabilir. Bu nedenle merkezi hükümet ile belirecekse eyaletler arasında kaynakların eşit dağılımı için detaylı ve profesyonel bir anayasaya ihtiyacı var Suriye’de.
Özetle her çözümün bir çözümsüzlüğe kilitlendiği mevcut dünya düzeninde etkili ve kalıcı olabilmek için “güncel strateji anlayışıyla” yürütülmeli iç ve dış siyaset. Ve sonu çözüm olacaksa her kademe ılımlı görüşmelerden yana tavrını ortaya koymalı…