Şehirde yaşamayı öğrenemeyenler
Gelişen kentleşme, beraberinde bazı alışkanlıkların da değişmesini zorunlu kılıyor. Artık doğayla iç içe yaşamanın yerini, doğaya belirli alanlarda kavuşma ihtimali almış durumda. Bu alanlar ise parklar, bahçeler, yürüyüş yolları, kamelyalar gibi kamuya açık dinlenme alanları... Kentli bireyin nefes aldığı bu yerler, sadece fiziksel değil aynı zamanda ruhsal bir ihtiyaç haline gelmiş durumda.
Ancak bu ortak yaşam alanlarının korunması hepimizin sorumluluğuyken, ne yazık ki bazı vatandaşlarımız bu alanlara gereken özeni göstermiyor. Ortak alanların tahrip edilmesi, sadece görüntü kirliliği değil aynı zamanda toplum bilincinde bir eksiklik olarak karşımıza çıkıyor.
Temizlik Çabaları Boşa Gitmesin
Hakkari Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün tüm çabalarına rağmen, parklarda oluşan çöp yığınları insanı hem üzüyor hem de düşündürüyor. Geceli gündüzlü süren temizlik çalışmaları, bazı bireylerin sorumsuzluğu yüzünden boşa gidiyor. Parkta bir çöp kutusu varken yere atılan plastik şişe, kamelya altında bırakılan yiyecek artıklarının arkasında bir “bize ne” anlayışı yatıyor.
Bu duyarsızlık yalnızca çevre kirliliğine değil, toplumsal yozlaşmaya da işaret ediyor. Çünkü çevreye karşı gösterilen saygı, bir toplumun kültürel seviyesini ve medeniyet anlayışını doğrudan yansıtır.
Şehirli Olmak Ne Demektir?
Her köşesi tahrip edilmiş kamelyalar, yerlere saçılmış pet şişeler, poşetler, yiyecek atıkları... Tüm bunlar bir “şehirli olma bilinci”nin eksikliğini ortaya koyuyor. Şehir hayatına ayak uyduramamak, kamu alanlarını hoyratça kullanmanın bahanesi olamaz.
Unutulmamalı ki şehirde yaşamak yalnızca dört duvar arasında oturmak değil, aynı zamanda ortak alanlara, başkalarının hakkına ve çevreye saygı göstermeyi de gerektirir. Şehirlilik, sadece adresinin kent sınırları içinde olmasıyla değil, o kentin yaşam kültürüne katkı sağlamakla olur.
Sorumluluk Hepimizin
Bu noktada sorumluluk sadece belediyelerin değil, biz vatandaşların da omzunda. Belediyelerin görevi temizlik yapmaksa, vatandaşın görevi de kirletmemektir. Gördüğümüz yerde uyarmazsak, çöpünü yere atanı sessizce geçersek, “bana ne” dersek bu kirlilik hepimizin geleceğine sirayet eder.
Çünkü çevreye atılan her çöp aslında kendi vicdanımıza attığımız bir lekedir. Çocuğumuza bırakacağımız temiz bir çevre, bugünkü küçük tercihlerimizle şekilleniyor.
Kültür Betonla Değil, Saygıyla İnşa Edilir
Şehirleşme; betonlaşmak, gökdelen dikmek, asfalt dökmek değildir sadece. Gerçek şehirleşme, birlikte yaşama kültürünü geliştirmekle mümkündür. Parkları korumak, kamelyaları temiz tutmak, çöplerimizi çöp kutusuna atmak — bunlar büyük işler değil belki ama medeniyetin temel taşlarıdır.
Bilinçli bireyler yetiştirmek, kamu malına sahip çıkmak, ortak yaşam alanlarını güzelleştirmek—bir toplumun huzurlu ve gelişmiş bir şehirde yaşamasının olmazsa olmaz koşullarıdır.
Son Söz: Temiz Şehir, Saygılı Bireylerle Mümkündür
Unutmayalım: Temiz bir şehir, yalnızca belediyelerin çabasıyla değil, vatandaşların duyarlılığıyla mümkündür. Her birey küçük bir adım atarsa, büyük bir fark yaratılır. Ortak alanlarımıza sahip çıkalım, çevremize duyarlı olalım, çünkü yaşanabilir bir şehir hepimizin hakkı olduğu kadar, hepimizin sorumluluğudur.