Sivil Anayasa'yı da "Irak üzerinde okumalı"
Kaynak:Hakkarihabertv.com
Sivil Anayasa beklentilerine dair cümlelerime geçmeden önce “suç ve ceza” terazisinin toplum vicdanında adaleti temsiliyetten giderek uzaklaştığını ve güncel insan-yaş-psikoloji-toplum-teknoloji-ticaret-sosyal yaşam vb başlıklarda yetersiz kaldığını hatırlatmak istiyorum.
Ceza Hukuku’nun revize edilmesi konusunda neredeyse herkes hem fikir ve herkes acil bir revizyon bekliyor. Hatta güncel suç ve ceza ihtiyaçlarının karşılanması ve hukukun üstünlüğünü-güvenilirliğini yeniden inşa etmek için Ceza Hukuku düzenlemesini Sivil Anayasa’dan daha fazla önemsiyor toplum.
Bu önemli hatırlatmadan sonra dönelim Sivil Anayasa beklentilerine.
TBMM Milli Dayanışma, Demokrasi ve Kardeşlik Komisyonu’nun elde ettiği veriler doğrultusunda öncü olacağı “sivil anayasaya” elbetteki ihtiyacı var Türkiye’nin ve sivil anayasanın çatısında; bireylerin, toplumun, bürokratik işleyişin, sosyal-kültürel-sportif faaliyetlerin revizyonuna ihtiyacı var Türkiye’nin. Yıllar önce Irak üzerinde yaptığım çalışmalar ve yüzleştiğim tablo doğrultusunda şöyle bir tespitte bulunmuştum; Türkiye’yi Irak üzerinden okumak gerekiyor ve dersler çıkarmak gerekiyor zira Irak, emperyalizmin laboratuvarı niteliğinde ve orada denenen oyunlar tutarsa bölge ülkelerine de bulaştırılmaya çalışılıyor…
Sivil anayasa ve bu anayasaya dair sayısız cümle zikrediliyor her kesimden lakin hangisi doğru olur ve ortak menfaatlerimize hitap eder diye sorarsanız verilecek cevabım “Türkiye Şemsiyesi” olur derim. Neden mi? Çünkü Irak’tan elde ettiğim veriler bu sonuca ulaştırıyor beni.
Irak önce son hücresine kadar ayrıştı ve bölündü. Din, kültür, mezhep, aşiret olarak ayrışan Irak sonrasında bir üst boyuta geçti ve Irak’ta “AYNILARIN ÇEKİŞMESİ” başladı. Yani Arap-Arap, Kürt-Kürt, Türkmen-Türkmen, Şii-Şii, Sünni-Sünni ve daha nicesi. Misal 3 Ocak 2020 tarihinde, ABD’ye ait İHA'lar ile Bağdat Havalimanı’nda öldürülen Kasım Süleymani de Şii-Şii çekişmesi sonucu gözden çıkarılmıştı.
Lahur ve Bafel Talabani’nin halâ devam eden çekişmesi de Kürt-Kürt çekişmesine bir örnek.Ya da Necef ve Kum’un Şii-Şii çekişmesi.Ya da Körfezin ve diğer ülkelerin yarattığı Sünni-Sünni çekişmesi…Bu örnekleri fazlasıyla arttırabiliriz elbette.
Tüm bu MAYOZ BÖLÜNMELERDEN yorulan ağır aksak bir hale gelen Irak son 2 yıldır beklenmedik bir U dönüşü sergiliyor ve Irak Şemsiyesi,Iraklı,vatandaşlık, kardeşlik,Irak milliyetçiliği gibi kavramlara yöneliyor çünkü bu bölünme işi iyice çığırından çıktı.
Irak’ın resmi dili Arapça olduğu halde Arapça bilmeyen orta ve genç nesile mensup Iraklılar olduğuna şahit oluyorum.Eskiler Arapça biliyor fakat bölünme çağını yaşayanlar bilmiyor.
Irak bu konuda kararlı olduğunu geçen yıl yaptığı nüfus sayımı ile gösterdi.
Irak genelinde, 20-22 Kasım 2024 tarihleri arasında 27 yıl aradan sonra ilk genel nüfus sayımı gerçekleştirildi. Bu nüfus sayımı kayıtlara şöyle geçti;46 milyon 118 bin Iraklı…Bu sayım diğerlerine göre çok farklıydı çünkü sayımda mezhep ve etnik köken ifadeleri yer almadı.
Bu karar küçük bir kesim tarafından eleştirilirken diğer yandan da Iraklı kimliği/şemsiyesi altında bir bütünlüğü sağladığı için destek gördü. 2024 öncesinde Irak'ın son nüfus sayımı 1997 yılında Saddam Hüseyin döneminde yapılmıştı.
Irak’ta ayrışmayı destekleyen önemli faktörlerden biri de “ana dilde eğitim” talepleriydi elbette.Türkiye de bir süre önce bu talepler doğrultusunda Kürtçe ve Zazaca dersleri müfredata alsa da sonuç şu olmuştu;aileler ve öğrenciler tarafından talep görmediği ve sınıflar boş kaldığı için müfredattan kaldırıldı.
Çünkü çocuğunun geleceğini düşünen ebeveyn mantığı;dünyaya hitap eden İngilizce,Almanca,Fransızca,Arapça,Çince vb dillerin öğretilmesini ister.
“Ana dilimi ben çocuğuma öğretemiyorsam okulların öğretmesini beklemek acizlik değil mi” mantığıyla hareket edenlere Irak Kürt Bölgesel Yönetimi örneği ile katkı sunmak istiyorum.IKBY de gençlerin çoğu sular seller gibi İngilizce konuşuyor.Hatta İngilizce ile birlikte Fransızca ve Türkçe gibi yan dilleri de konuşuyorlar fakat Irak’ın resmi dili Arapça’yı konuşamıyorlar!
Halbuki Arapça en zengin en muazzam nadir dillerden biri.
Yani resmiyette Kürtçe dili ile hareket eden IKBY de aileler “dünya dillerine” yöneliyor çünkü Kürtçe’nin lokal bir dil olduğunu ve dünyaya hitap etmediğini düşünüyorlar.
Ana dilde eğitim toplumdan ziyade belli bir kesimin dayatması olarak ön plana çıktığı ve bu dayatan kesimin çocuklarının yurtiçinde ve yurtdışında İngilizce-Almanca-Fransızca kolejlerde okudukları sosyal medyanın bir hikmeti olarak herkes tarafından bilindiği için “ana dilde eğitim” halktan destek bulamıyor.
Tüm bu veriler ve naçizane tavsiyemle Irak örnekleri incelenerek hazırlanacak Sivil Anayasa konusunda da Türkiye’nin Sivil Anayasa’sını da sonradan U dönüşü yapmamak için “Irak Üzerinden Okumak Gerekiyor” diyorum…