Nevzat Kızılban

Nevzat Kızılban

KARDEŞLİK SÖYLEMİ VE YASAKLI DİL ÇELİŞKİSİ

KARDEŞLİK SÖYLEMİ VE YASAKLI DİL ÇELİŞKİSİ

Bir Komisyonun Çelişkili Yüzü
"Milli dayanışma, kardeşlik ve demokrasi" gibi yüce kavramlarla yola çıkan bir komisyonun, Kürdçe konuşan bir anneyi dilinden dolayı uyarması, Türkiye'nin Kürd meselesiyle olan çalkantılı ilişkisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Bu olay, kardeşlik söyleminin ne kadar boş ve anlamsız kalabildiğini, dilin salt bir iletişim aracı değil, aynı zamanda bir kimlik ve var olma biçimi olduğunu kanıtlıyor. Burada çelişkiyi merkeze alarak, Kürd halkının yekçi ırkçı rejim meselesinin dil, kimlik ve siyaset üçgenindeki yerini, "inkar ve imha" zihniyetinin güncel yansımalarını ve zulme karşı duruşun ahlaki yükümlülüğünü tartışacağız.

Kardeşlik Söyleminin Sınavı: Dil ve Kimlik
Kürdçe, sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda Kürd halkının tarihi, kültürü ve hafızasıdır. Birine dilini konuşmaması yönünde yapılan bir uyarı, o kişinin kimliğini, varlığını ve tarihini reddetmek anlamına gelir. "Kardeşlik" söylemi, farklılıkları reddeden ve tek tipleşmeyi dayatan bir zihniyetle birleştiğinde, amacının tam tersine bir sonuç doğurarak ayrımcılığı ve nefreti besler. Bu olay, kardeşlik kavramının samimi bir yaklaşım yerine, asimilasyon politikalarının bir aracı olarak kullanıldığını gösteriyor.

İnkar, İmha ve Sürdürülen Zihniyet
Özellikle dikkat çekilen nokta "inkar ve imhacı ırkçı kurum, kuram ve zihniyet"in tasfiyesi gerçekleşmediği sürece zulüm devam edecektir. Bu olay da, söz konusu zihniyetin kurumsallaşmış yapılar içinde nasıl varlığını sürdürdüğünün bir kanıtıdır. Kürdçe konuşan anneyi uyaran kişi veya kurum, inkar ve imha zihniyetinin modern bir temsilidir. Bu zihniyet, Kürdlerin dilini, kültürünü ve kimliğini reddederek, onları toplum içinde görünmez kılmaya ve asimile etmeye çalışmaktadır. Bu yaklaşım, sadece Kürdlere değil, aynı zamanda Türkiye'nin kültürel zenginliğine ve demokrasi ideallerine de büyük bir zarar vermektedir.

Zulüm ve Rıza: Zalim ve Dilsiz Zalim
"Zulüm iki türlüdür, biri zulmeder diğeri zulme rıza gösterir, ikisi de zalimdir" sözü, bu bağlamda büyük bir önem taşıyor. Kürdçe konuşan bir anneyi uyaran kişi zalimdir, çünkü zulmeder. Ancak, bu olaya tanık olup sessiz kalanlar, bu duruma rıza gösterenler de aynı derecede zalimdir.

Toplumun farklı kesimlerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve siyasi aktörlerin bu tür olaylara karşı sessiz kalması, inkar ve imha zihniyetinin varlığını sürdürmesine olanak tanır. Zulme karşı durmak, sadece mağdurun yanında olmak değil, aynı zamanda kendi ahlaki duruşunu da belirlemektir.

Sonuç: Kapsamlı Bir Değişim İçin
Bahsi geçen komisyonun yaşadığı bu çelişki, Türkiye'de Kürd meselesinin sadece bir güvenlik veya siyaset sorunu değil, aynı zamanda derin bir ahlak, vicdan ve demokrasi sorunu olduğunu bir kez daha gösteriyor. Gerçek bir kardeşliğin inşası, farklılıkların reddiyle değil, onların hak ve hukukta eşitliğinin tanınması ve onlara saygı duyulmasıyla mümkündür.

İnkar ve imha zihniyetinin kökleri kazınmadan, dil, kimlik ve kültür üzerindeki baskılar son bulmadan, "milli dayanışma" ve "demokrasi" gibi kavramlar havada asılı kalmaya mahkumdur. Bu trajik olayın, toplumu bu konularda kapsamlı bir özeleştiriye davet etmesi ve daha adil, eşitlikçi ve demokratik bir gelecek için bir başlangıç noktası olması umut edilebilir. Hevgırtına Colemêrgiyan NK

Bu yazı toplam 326 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YASAL UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Hakkarihabertv.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
Nevzat Kızılban Arşivi

Kürd ve Arap Milletlerinin Geleceği

28 Temmuz 2025 Pazartesi 09:02

Katramas Çayı Islah Projesi:

18 Temmuz 2025 Cuma 09:26

CEHALETİN GÖLGESİNDE BİLGELİK

13 Temmuz 2025 Pazar 20:59