KUSURSUZ DEĞİL, GERÇEK İNSAN OL
Hiçbir çocuğun mükemmel bir anne babaya ihtiyacı yoktur.
Ve hiçbir toplumun da kusursuz kahramanlara…
Çünkü mükemmellik, insana değil, soğuk metale yakışır.
İnsanı insan yapan şey; yanılabilmesi, hatasından utanmadan öğrenebilmesidir.
Bir insanın büyümesi için biraz hayal kırıklığı yaşaması, biraz tökezlemesi, biraz da hayatın zorluklarına dokunması gerekir.
Hayat kusurludur, dünya eksiktir; insan da bunu öğrenmeden olgunlaşamaz.
Kusurlarıyla yüzleşmeyen, hakikatin çıplak aynasına bakamaz.
Ve hatasız olmayı isteyen, aslında hiç insan olamamıştır.
Rudyard Kipling’in If şiirini “Adam Olmak” başlığıyla Türkçeye kazandıran Bülent Ecevit, o bilge dizelerde şöyle der:
“Eğer başarı ve felaketi bir görür,
Ve bu iki sahtekâra aynı gözle bakabilirsen,
Adam olursun, oğlum.”
Bu dizelerdeki “adam olmak”, cinsiyetin değil, insanlığın meselesidir.
Gerçek olgunluk, alkışta değil; vicdanın sessizliğinde saklıdır.
Kendini kandırmadan, başkalarını ezmeden, yıkılmadan insanca durabilmektir.
Bu coğrafyada doğan her genç, erken yaşta hayatın ağırlığıyla tanışır.
Ama tam da bu yüzden, sabrı, direnci ve yeniden başlamayı öğrenir.
Dağlar burada insanı eğitir; yoksunluklar öğretmenlik yapar.
Ve insan, olgunluğa kavgayla değil, sabırla varır.
Benim için çok kıymetli olan abim, dostum Kerim Yaşar hoca’nın bir sözünde derin bir hakikat gizlidir:
“Anne babanın görevi hatasız olmak değil; hatalarının içinde bile sevgiyi, sabrı ve yeniden başlamayı gösterebilmektir.”
Bu söz, yalnız anne babalar için değil, hepimiz içindir.
Çünkü insanın büyümesi, kusurlarını inkâr etmekle değil, onlarla barışmakla mümkündür.
Kendini affedemeyen, başkasını anlayamaz.
Kalbini taşlaştıran, adaleti hissedemez.
Bu coğrafyanın gençleri…
Kendinizi kimseyle kıyaslamayın.
Kusursuz olmaya değil, gerçek olmaya çalışın.
Zamanın yorduğu kalbinizi saklayın ama soğutmayın.
Sert rüzgârlara rağmen içinizde merhameti koruyun.
Çünkü insanın en büyük gücü, kusurlarına rağmen iyilikten vazgeçmemesidir.
Bir gün sizden biri bu dağların ötesine geçip insanlığın kaderine dokunacaksa,
o kişi en az hata yapan değil;
hatalarının içinden doğrulmayı bilen,
yeniden başlamayı bilen,
ve affetmeyi unutmayan biridir.
Gerçek insan, kusursuz olan değil;
kusurlarıyla bile sıcak kalabilendir.
Ve belki de Tanrı’nın insana verdiği tek kusursuz armağan,
işte bu sıcak kalabilme kudretidir.