Varlık içinde yokluğun trajik çığlığı Hakkari paradoksu
Hakkâri, Türkiye'nin en yüksek dağlarına, en derin vadilerine ve en zengin maden yataklarına sahip, doğasıyla büyüleyici bir şehir. Coğrafi olarak muazzam bir potansiyel barındırsa da, bu potansiyelin halkın refahına dönüşememesi trajik bir paradoks yaratıyor. Kentin sahip olduğu doğal varlıklar, ne yazık ki yıllardır süregelen yanlış politikalar, ihmaller ve ekonomik eşitsizlikler nedeniyle bir "yokluk" hikayesine dönüşmüş durumda.
Su Kaynakları Akar, Halk Susuz Kalır
Hakkâri, sayısız nehir, dere ve çayla çevrili olmasına rağmen, halkın en temel ihtiyacı olan temiz suya erişimi bile kısıtlı. Günde 20 saate varan su kesintileri, sadece bir rahatsızlık değil, aynı zamanda ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Bu durumun bir diğer yüzü ise ekolojik yıkım. Sanayi ve evsel atıkların arıtılmadan Zap Nehri'ne akıtılması, nehrin yaşamını tehdit ediyor ve bölgenin en önemli su kaynağını kirletiyor. Bu kirlilik sadece nehir ekosistemini değil, aynı zamanda yöre halkının geleceğini de tehlikeye atıyor.
Zengin Madenler, Yoksul İnsanlar
Hakkâri'nin toprakları, zengin maden yataklarıyla dolu. Ancak bu madenler, yöre halkına istihdam ve refah getirmek yerine, genellikle birkaç şirketin kasasına akıyor. Bu durum, kentin Türkiye'deki en yüksek işsizlik oranlarından birine sahip olmasının en büyük nedenlerinden. Potansiyel hidroelektrik ve güneş enerjisi projeleri ise ne yazık ki kâğıt üzerinde kalmış, hayata geçirilememiş. Kendi topraklarında var olan zenginliklerden faydalanamayan insanlar, geçim sıkıntısı ve yoksullukla mücadele etmek zorunda kalıyor. Maden gelirlerinin şeffaf politikalarla halka yansıtılması, şehrin ekonomisini canlandıracak en önemli adımlardan biri olabilir.
Turizm Cenneti Olmak Yerine Hüzünlü Manzaralar
Hakkâri, yüksek dağları, yaylaları ve endemik bitki türleriyle eşsiz bir turizm potansiyeline sahip. Ancak bu potansiyel, yıllardır süregelen güvenlik ve altyapı sorunları nedeniyle tam olarak kullanılamıyor. Çıplak ve ağaçsız tepeler, kentin doğal güzelliğini gölgeliyor. Oysa doğru planlamayla Hakkâri, ekoturizm, doğa sporları ve kültürel turizm alanında Türkiye'nin önde gelen şehirlerinden biri haline gelebilir.
Sorumluluk Kimde?
Hakkâri'nin bu paradoksu, sadece yerel bir mesele değil, tüm ülkenin kalkınma, adalet ve eşitlik gibi temel değerlerle ilgili bir sorunudur. Bu durumun tek sorumlusu ne bir kurum ne de bir yöneticidir. Merkezi hükümetten yerel yönetimlere, sivil toplum kuruluşlarından iş dünyasına kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan bir sorumluluktan bahsediyoruz.
Hakkâri'nin potansiyelini hayata geçirmek için bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç var. Bu, su sorununa kalıcı çözümler getirecek arıtma tesisleri kurmak, maden gelirlerinin halka yansımasını sağlayacak şeffaf politikalar geliştirmek, yeşil alanları artırmak ve turizm altyapısını güçlendirmek gibi somut adımlarla mümkün.
Hakkâri'nin yaşadığı bu trajik paradoks, tüm ülkenin bir utancı olmaya devam ediyor. Varlık içinde yokluğa mahkûm edilen bu halkın sessiz çığlığı, sadece yöneticilerin değil, bu durumu bilip sessiz kalan herkesin sorumluluğudur. Unutmayalım ki, Hakkâri'nin kalkınması, tüm Türkiye'nin kalkınmasına katkı sağlayacaktır. Hevgırtına Colemêrgiyan NK