Nevzat Kızılban

Nevzat Kızılban

BİLİNÇ, ÖZ VE ÖZGÜR İRADE

BİLİNÇ, ÖZ VE ÖZGÜR İRADE

Bireyin Toplumsal Varlığının İhtişamı Karşısında Sekter Bağımlılığın Trajedisi
İhtişam ile Trajedi Arasındaki Uçurum.

İnsan, doğası gereği hem biricik bir birey hem de bir toplumsal varlıktır. Varoluşu, Bilinç, Öz (Kendilik) ve Özgür İrade gibi üstün niteliklerle donatılmış bir varlık olarak, toplumsal değerlerle uyumlu, üretken ve özgür bir hayat sürme potansiyelini taşır.

Bu, bireyin toplumsal varoluşunun ihtişamlı yönüdür.
Ancak modern toplumda, bu muazzam potansiyelin trajik bir terk edilişi gözlemlenir. Birey, kendi aklını ve özgürlüğünü bir kenara bırakarak, dar, ayrıştırıcı ve sekter siyasi-ideolojik bir "it" (düşünsel köle) haline gelme tercihini yapabilmektedir.

Burada insanın kendisini yücelten bu potansiyel ile, onu sıradanlaştıran bu bağımlılık arasındaki uçurumu felsefi, psikolojik ve sosyolojik bir perspektifle sorgulanacaktır.
I. Bireysel İhtişamın Temelleri: Özgür ve Bilinçli Varoluş
Bireyin toplumsal varoluşundaki asıl güç ve ihtişam, üç temel sütun üzerinde yükselir:
A. Bilinç ve Öz Farkındalık (Kendilik)

Bilinç, sadece var olmak değil; varoluşu, çevreyi, insanlığın ortak evrensel temel değerlerini, ulusunu ve en önemlisi kendini anlama yetisidir. İnsanı diğer varlıklardan ayıran, eleştirel düşüncenin ve muhakemenin yegâne kaynağıdır. Bu, bireye, "Neden?" ve "Daha İyi Nasıl Olur?" sorularını sorma gücü verir.

Öz (Kendilik) ise, bireyin otantik ve biricik benliğidir. Varoluşçu felsefede (Sartre, Heidegger), insan önce var olur, sonra kendi özünü seçimleri ve eylemleriyle yaratır. Bireysel ihtişam, bu kendi varlığını yaratma sorumluluğunu cesurca üstlenmekle başlar.

B. Özgür İrade ve Sorumluluk
Özgür İrade, bireyin belirlenmişlikten bağımsız olarak karar verme ve eyleme geçme gücüdür. Birey, bir komutla değil, hür bir seçimle hareket ettiğinde, eylemi asıl değerini kazanır.
Bu özgürlük, zorunlu olarak Sorumluluk getirir. Özgür iradeyle alınan kararların sonuçlarını üstlenme zorunluluğu, bireyi "kendi hayatının mimarı" yapar. Kendi yaşamının sorumluluğunu başka bir lidere, partiye ya da ideolojiye devretmeyen kişi, hem onurlu hem de güçlüdür.

C. Ulusal Değerler ve Kapsayıcı Toplumsal Bağ
Bireyin topluma ait olma ihtiyacı, dar bir sekter ideolojinin kısır döngüsüne sığınarak değil, Ulusal Değerler gibi geniş ve kapsayıcı bir zeminde karşılanmalıdır. Ortak bir kültür, tarih, dil ve geleceğe dayalı bu bağ, bireyi "biz" duygusu içinde eritmeden, özgünlüğünü koruyarak toplumsal yapının bilinçli ve değerli bir parçası yapar. Toplumda yer almak, sadece pasif bir varoluş değil; bilinçli ve özgür katkıyla, değer üreterek bir parçası olmaktır.

II. Sekter Bağımlılığın Trajedisi: "İdeolojik İt" Kavramının Analizi
Bireysel ihtişamın bu denli açık olduğu bir zeminde, bireyin neden kendi gücünden vazgeçip "sekter ideolojik it" olmayı seçtiği, modern toplumun en büyük trajedisidir.

A. "İdeolojik İt" Olmak: Aklın Teslimi
Sekterizm, bir ideolojiyi mutlak doğru kabul etme, dar görüşlülük ve farklı düşünceyi düşman görme halidir. Sekter bağımlılık, bireyin kendi aklını ve özgür iradesini, bir liderin, partinin ya da dogmanın mutlak otoritesine devretmesi anlamına gelir. Bu devir, bireyi düşünsel köleliğe indirger.

Kölelik, sadece zincirlerle bağlanmak değildir. Kendi eleştirel düşüncesini askıya almak, sorgulamayı bırakmak ve bir komut beklemek, en derin ve en tehlikeli köleliktir. "İdeolojik it," bu bilişsel teslimiyetin somutlaşmış halidir.

B. Bağımlılığın Psikolojik ve Sosyolojik Nedenleri
Bu trajik vazgeçişin ardında derin psikolojik ve sosyolojik mekanizmalar yatar:
Güvenlik ve Konfor Alanı: Belirsizliğin ve karmaşık gerçekliğin yarattığı kaygıdan kaçış. Büyük bir gruba, her şeye cevabı olan bir ideolojiye ait olmak, sahte bir güvenlik ve kimlik konforu sağlar.

Düşünsel Tembellik: Kendi başına düşünmek, araştırmak ve muhakeme etmek zahmetlidir. Dogmatik ideolojiler, karmaşık gerçekliği basit, ikili (iyi/kötü) şemalara indirgeyerek düşünsel tembelliği teşvik eder.
* Sosyal Baskı ve Dışlanma Korkusu: Sekter grubun onayını yitirme ve yalnız kalma endişesi, bireyi bilişsel uyum göstermeye zorlar. "Sürüden ayrılanı kurt kapar" korkusu, eleştirel sesi susturur.

III. Toplumsal Etkileri: Çürüme ve Kutuplaşma
Bireyin sekter bağımlılığı, sadece kişisel bir trajedi değil, tüm toplumu felce uğratan bir hastalıktır.

A. Demokrasinin Erozyonu
Demokrasi, özgür iradeleriyle düşünen, bilinçli vatandaşların katılımıyla ayakta durur. Sekter bağımlılık, bu vatandaşları, lidere veya ideolojiye koşulsuz itaat eden kitlelere dönüştürür. Eleştiriye kapalı, dogmatik kitlelerin çoğalması, demokratik süreçlerin içeriğini boşaltır ve erozyona uğratır.

B. Kutuplaşma ve Uzlaşmanın Ölümü
Sekter bağımlılık, bireyi geniş ulusal değerlerden koparıp dar ideolojik fay hatlarına sıkıştırır. Bu durum, toplumu karşılıklı nefret ve düşmanlık üreten keskin kutuplara böler. Uzlaşma kültürü ve empati, mutlak doğruya sahip olduğunu iddia eden sekter zihinler karşısında yok olur.

C. Yaratıcılığın ve Eleştirinin Ölümü
Bireysel bilinç, eleştirel ses ve yenilikçi fikirler, toplumun ilerlemesi için hayati öneme sahiptir. "İdeolojik it" haline gelen bireylerin sessizliği ve sorgulamayı reddetmeleri, yaratıcılığı boğar ve toplumsal değişimi durdurur. İlerlemek yerine, ideolojik dogmaların tekrarına saplanılır.

Sonuç: İhtişama Dönüş Daveti
Bireyin toplumsal varoluşunun ihtişamı, sekter bağımlılığın trajedisinden katbekat üstündür. Bu İnsanlara bir çağrıdır:

Bilinci Yeniden Keşfetmek: Başkalarının size verdiği cevapları değil, kendi sorgulamanızın, bilincinizin ve aklınızın ürettiği bilgiyi merkeze koyun.

Özgür İradeyi Kullanmak: Bir ideolojinin pasif alıcısı değil, kendi hayatının ve toplumsal katkısının aktif mimarı olma sorumluluğunu üstlenin.

Kapsayıcı Değerlere Hizmet Etmek: Dar, toplumu bölen ideolojiler yerine, ait olduğunuz ulusun ve insanlığın ortak değerlerine hizmet etmeyi en yüce görev bilin.

Toplumun asıl gücü, sekter bağımlılıkların kitlesel büyüklüğünde değil; her bir bireyin kendi özgünlüğü, bilinci ve özgür iradesiyle attığı adımların, değer üreterek toplumsal bütüne eklemlenmesinde yatar.
"İt" olmayı reddetmek, modern çağın en onurlu, en yüce ulusal ve insani görevidir.

Bilinçli ve özgür bir birey olarak toplumda yer almak, insanın varoluşsal zaferidir. özetlersek: Bilinci, Değerleri ve Özgür İradesi ile Toplumda Yer Almak Varken Bir Kişinin İti Olarak Toplumda Yer Alanları Anlamıyorum.

Bu yazı toplam 104 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YASAL UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Hakkarihabertv.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
Nevzat Kızılban Arşivi

Nevzat KIZILBAN kimdir

02 Kasım 2025 Pazar 12:05

BİREYSEL ONURDAN ULUSAL BAĞIMSIZLIĞA

29 Ekim 2025 Çarşamba 09:20

Hakkari'nin gizli hazineleri

26 Ekim 2025 Pazar 11:29

Sessiz çığlık madde bağımlılığı

18 Ekim 2025 Cumartesi 10:48

Hakkari su kaynakları projesi

13 Ekim 2025 Pazartesi 13:26