Nefes
Dünya genelinde iklim değişikliğinin de etkisiyle orman yangınları maalesef ki devam etmektedir. Sebep sadece iklim değişikliği de değildir. İnsan kaynaklı çıkan yangınların da ne yazık ki günlerce çaba harcanarak söndürüldüğünü, basında yer alan üzücü haberlerde de görmekteyiz.
Yanan ormanlar yerine ivedi olarak tekrardan ormanlaştırma çalışması yapılarak, yüksek güvenlik önlemleri alınmak durumundadır. Çünkü nefesimiz buna bağlı. Son yılların yüksek sıcaklıklar ile daha çekilmez geçtiği aşikardır.
Karbon emisyon hedeflerinin ne kadar gerçekleştiği üzerinde çok etkin durmak lazımdır.
Bu yılın ve hatta önümüzdeki yılların adı, misyonu ve hedefleri arasında muhakkak “yeşil politika” olmalıdır ve medya, ormanlar ile ormansızlık arasındaki farkı, özellikle kamu spotları ile etkin bir şekilde işlemelidir.
Devletimiz, ormanlarımızın korunması adına Anayasa ve diğer tüm mevzuatla ilgili kuralları belirtmiştir. Denetimlerin artırılması, yüksek güvenlik önlemleri ve caydırıcılık ile daha etkili bir koruma sağlanacaktır kanaatindeyim. Bu arada, büyük bir istihdam kaynağı ve ihracat geliri kaynağı olan madenciliğin de çevreye zararı en aza indirilmeli ve hatta yok edilmelidir.
İklim değişikliği ile orman ekosistemleri arasında çift yönlü ilişki bulunmaktadır. Bir taraftan orman ekosisteminde bulunan otsu bitkiler, ağaçlar, çalılar, topraklar önemli bir karbon yutak alanı oluşturarak atmosferde bulunan karbondioksiti tutarken diğer taraftan başta solunum olmak üzere, özellikle arazi kullanım değişikliği ve orman yangınları esnasında toprakta, ölü ve diri örtüde ve ağaçlarda tutulan organik karbon atmosfere salımlanarak sera gazı miktarını arttırmaktadır.
Bu nedenle önemli karbon yutak alanlarından biri olan ormanlar korunmazsa iklim değişikliğini hızlandırıcı rol oynayabilirler. Orman ekosistemleri iklim değişimine karşı hassas sistemlerdir. Özellikle değişen ekolojik koşullar sebebiyle orman ekosistemlerinde; ağaçlarda hastalık ve zararlıların artması ve yüksek sıcaklık ve sıcak hava dalgaları nedeniyle orman yangınlarının daha sık ve daha yoğun yaşanması beklenmektedir (Pachauri ve ark., 2014). Ormanlar yangın, insan yerleşim yerlerinin artması ve tarımsal kullanım için alan açılması nedeniyle sürekli olarak azalmaktadır.
1961-1996 yılları arasında çıkan 15.596 orman yangınında 2.293.390 hektar ormanın yandığı (Görmez, 1991) düşünülürse sorunun ne kadar büyük ve ne kadar vahim olduğu anlaşılabilir (Öztürk, 2002). Küresel ölçekte yağışların azalması, sıcaklıkların artması orman yangın risklerinin artışını tetiklemektedir ve bunlar ormanların ekonomik değerini azaltmaktadır.
Türkiye’yi de kapsayan Akdeniz Bölgesi’nde sıcaklıklar Avrupa ortalamasına göre artmış̧, yağışlarda ve nehir seviyesinde düşüş yaşanmış, biyolojik çeşitliliğin yok olma riski ve kuraklıklar artmış, tarım için su ihtiyacı artmış, ürün veriminde düşüş yaşanmış̧, orman yangını riski oluşmuş ve sıcaklık dalgalarından ölümler artmıştır (TEMA, 2013).
Orman alanlarının mümkün mertebe korunması, yanan alanların hızlıca ağaçlandırılması, toplumsal bilincin hiçbir surette eksik edilmemesi, yerleşimin büyükşehirlerde yığılmaması ve diğer küçük illere de istihdam sağlanarak yayılması, ormanlık alanlarda yüksek güvenlikli önlemlerin alınması ve cezaların da son derece ağır olması, etkin uygulanması önemlidir.
Ayrıca hava sıcaklığının artışını yoğun olarak hissettiğimiz şu son yıllarda, gölgelik alanların artırılması, binalar arasında güvenlikli şekilde tente kurulması, bunun yayılabilen caddelere kurulumunun sağlanması da faydalı olacaktır kanaatindeyim.
Ormanlar nefestir, insan kaynaklı yeşili yok etmek kasten öldürme suçunun birden fazla kişiye işlenmesi gibidir.
Sevgi ile kalın, sorumluluk duygusu ile iyi hissedin.