KÖY ENSTİTÜLERİ VE GEREKLİLİĞİ KONULARI
Köy Enstitülerinin kuruluş amacı; köylerde bulunan yaygın bilgisizlikle mücadele etmek, köylerin ekonomik ve sosyal yapısında eğitim kanalıyla düzelmeler ve gelişmeler sağlamaktır (Akyüz, 1989, s. 434).
Köy Enstitülerinin amacı; köyden gelen yetenekli çocukların tam donanımlı olarak yetiştikten sonra, tekrar köylerine dönerek geride kalan ve okuma fırsatı veya olanağı bulmamışları eğiterek ülkenin okuryazar düzeyini yukarı taşımasıydı. Enstitülerde teorik ve pratik eğitim birlikte alınıyordu. Yalnız temel dersler değil, yaşama dair bütün konular bir bütünlük içinde işleniyordu.
Bir taraftan güçlü bir tarih eğitimi yanında tarım, el işi ve güzel sanatlar ile yurttaşlık bilinci ve ulusal bilinç kazanıyorlardı; diğer taraftan dünya klasiklerini okuyarak, müzik dinleyerek, tiyatro yaparak dünya değerleri ile tanışıyorlardı. Köy Enstitüleri modeli bütün dünyada tartışılmakta olan yüksek öğretimde probleme dayalı öğretme modeline benzediği söylenebilir. Ayrıca AB’nin yüksek öğretimde başlattığı Leonardo Da Vinci siteminin yıllar önce uygulandığı bir şeklidir (Ortaş, 2005).
Köy Enstitülerinin başlıca amacı kırsal alanı kalkındırmak, köylüyü eğitmek ve eğitmenlerle köylüyü üretici duruma getirmekti. Çünkü Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda ülkemizde okuryazar oranı neredeyse yok denecek kadar düşüktür.
Özellikle kadınlarda ve köylerde okur yazarlık oranı oldukça geri düzeydedir. Bu tablo karşısında Atatürk ve arkadaşları yeni rejimin ruhunu ve düşüncesini köye de ulaştıracak bir eğitsel devrim hareketini başlatırlar. Gerçek anlamda devrimci bir hareket olan Köy Enstitüleri hareketi yalnızca köyün maddi kalkınmasını değil, aynı zamanda ve daha önemli olarak köy insanını bilinçlendirmeyi, onu hiçbir kuvvetin istismar edemeyeceği modern bir kırsal yaşam biçimine kavuşturmayı amaçlar (Ortaş, 2005).
Genel olarak Köy Enstitülerinin temel amaçlarını dört noktada toplamak olasıdır; (1) yeni toplum değerleri geliştirme, (2) ulusal kültürün yaratılması ve geliştirilmesi, (3) ekonomik yaşamın uzmanlaşması, (4) üretimin ve verimliliğin arttırılması (Önen, 1993, s. 2).
Köy Enstitüleri bulundukları çevreye doğrudan ve dolaylı olarak çevrenin ekonomik, kültürel ve toplumsal anlamda etkileri olmuştur. Bulundukları yöreye yeni üretim yöntemleri, yeni ürün ve pazar olanağı getirmişlerdir (Akyüz, 1989, s. 437). Köy çocuklarına verilecek çağdaş bir eğitimin uygarlık yolunu açabileceği felsefesi benimsenmişti.
Uygarlık, kitleleri çağdaş, hümanist bir eğitimden geçirip onların gizil gücünü kullanarak yakalanabilirdi. Bunun anahtarı öncelikle sağlam bir ilköğretimdi. Bu atılım, yalnız bireysel değil, eğitimi endüstrileşmeyi sağlayacak Türkiye’nin değişimine uygun insan gücünü hazırlamanın temel politikasını içeriyordu (Kaan 2004).
Enstitü programlarında dere, çay, ırmak, nehir, göl ve denizlerde mevcut balık, sünger, saz gibi unsurların bilimsel şartlara göre üretilmesi ve değerlendirilmesine yer verilmiş, ayrıca, arazinin ağaçlandırılması, çiçekçilik, bataklıkların kurutulması, yol yapımı, su kanalı açmak, çorak alanları verimli hale getirmek, çevreye göre yeni bitki çeşitleri üretmek yine programda yer alan çalışmalardı.
Bunun yanında hayvan ve bitkilere zarar veren hastalıklardan koruma önlemleri de öğrencilere verilen dersler arasındaydı (Erçelebi, 1991, s. 120). Köy Enstitüleri kanununun altıncı maddesinde öğretmenin tayin oldukları köylerde köylünün her türlü eğitim, öğretim işlerini görecekleri, tarımsal işlerin bilimsel usullere göre yapılması için bizzat yapılacak örnek tarla, bağ, bahçe ve atölye gibi köylüye rehberlik edeceği ve köylünün buralardan faydalanacağı belirtilmiştir (Erçelebi, 1991, s. 28).
Köy Enstitülerinden mezun olan öğretmen, tarımcı ve sağlıkçılar köylerde toplumsal kalkınmayı sağlayacak, Cumhuriyet rejimini kökleştirecek ve köylüyü bilinçli hale getireceklerdi. Çünkü genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkınma ve çağdaşlaşma sorunu köydeydi. Bu yüzden kalkınmanın köyden başlaması gerekirdi (Erçelebi, 1991, s. 6).
Köy Enstitüleri okuma, yazma ve bazı becerilerin öğretilmesinin yanı sıra bölgeler ve ülkeler arası kültürün, folklorun ve sanatın yaygınlaşmasına da öncülük ediyorlardı (Şahhüseyinoğlu, 1993, s. 24). Köy Enstitüsü mezunu öğretmen Ahmet Özel “Köy Enstitüsündeyken müzik, folklor, milli oyunlar, sanat öğrenimi, kültürel çalışmalar ve kitap okuma alışkanlığını yeterince kavramıştık. İş eğitimi içinde yetişirken köyde karşılaşacağımız sorunların çözümünü de öğrenmiştik” (Şahhüseyinoğlu, 1992, s. 26).
Köy Enstitüleri salt köye öğretmen yetiştirmeye yönelik bir okulculuk hareketi değildir; geniş kapsamlı bir tasarıdır; eğitmen girişimini, köy ilkokullarını, köy bölge okullarını, köy enstitülerini, yüksek köy enstitüsünü, bunlara bağlı üretim birimlerini, kooperatifleri, dayanışma örgütlerini, köy okulları yapımını, ilköğretim seferberliğini yani milli eğitimde yeni bir örgütlenmeyi kapsar (Tonguç, 2001).
Köy Enstitülerinin işlevi köylüyü okur yazar hale getirmek, bir insan ve yurttaş olarak hak ve görevlerinin neler olduğunun bilincine vardırmak, sağlık elemanı yoluyla köylünün sağlık sorunlarına yardımcı olmak, tarımı bilimsel ilkeler göre örgütleyerek köyün ekonomik gelişmesine katkıda bulunmak, kentin ulaştığı uygarlık düzeyinin köylerde de gerçekleşmesini sağlamaktı (Kanar, 1990, s. 119).
Köy enstitülerinin tekrar canlandırılması, kitaplarda yer alan bilgilerin gerçek hayatla meç edilmesi şu aşamada çok önemlidir. Ne dersiniz?Uçurumun kenarından kurtarmak için kendimizi, muazzam bir fırsat değil mi?
Üretim azalıyor, aileler parasızlıktan çocuklarını şehirde okutmakta zorlanıyor, hele ki aşırı yükselen kiralar barınma krizini tetiklemişken, köyde yaşayan insanlarımız için ve bizler için harika bir fırsat olmaz mı?
Tarımı önceliklendiren eğitim anlayışıyla köylerimiz daha cazip hale gelebilir. Kendi insanımızla, kendi çapımızda ve kendi topraklarımızda çalışmak, üretmek zorundayız.
Dayanışma ve merhamet, birlik beraberlik duygusu Ülkemizin en önemli simgelerinden iken, üzerimizdeki ölü toprağı silkeleyip umudu küllerinden doğurmayalım mı?
Sevgi ile kalın.