NARİN KÖYÜN ZALİMİ
Her sabah olduğu gibi Köyün kahvesinin yolunu tutmuştu. Havalar soğumaya başlamış, yapraklar dökülmeye, sevdiklerinin bir kısmı ebediyete göç etmeye başlamıştı. Böyleydi bu aylar.
Yapraklar dökülecek, vadesi dolan heybesinde ne varsa alıp gidecekti.
Dışarıda bir çay içip içeride sıcacık sobanın önüne oturdu.
Kahve sahibi Yaşar ortalığı toparlamayı bitirmek üzereydi. İki yıl önce babası kaybolmuştu ve en son görenler de kahvehane arkadaşlarıydı. Kaybolduğu gün evde hangi saatte çıktıysa, o gün bugündür Kemal de aynı saatte kahvehanede oluyordu.
Kim bilir, babacığı bir anda çıkar gelirdi belki.
Yaşar ile bir müddet sohbet ettikten sonra bakkallarını açmaya gitti. Köylülerle konuşurken gözlerinin içine bakıyordu, babalarından bir haber verirler diye.
Aradan böyle beş sene geçmişti. Civar köylerden birinde yangın çıkmıştı. Yangın haberi tüm yakın yerlerin yüreğini yakmıştı. Ne de olsa nefesle eş değerdi yeşil.
Birçok köylü toplanarak yardıma koştu.
Kemal, köye vardığı zaman bir aralık o hengamede babasını görür gibi oldu. Kalbi duracak gibiydi. Evet evet babasıydı. Gözyaşları içinde koşarak sarıldı babasına. Fakat babası kendisini tanımamıştı.
Hemen o esnada köyün zenginlerinden Rüstem'in oğlu Hasan geldi ve bırak amcamı deyiverdi. Kemal tüm duyguları karmakarışık yaşıyordu. Ne amcası ne diyordu bu genç.
Babası Halil kendisini hatırlamak bir yana biraz önce yere bıraktığı su kabına bile bu ne diyerek garip şekilde bakıyordu.
Halil, kaybolduğu gün öncesi ormanlık alanda yürüyüşe çıkmış ve o esnada ayağı çalılara takılıp yuvarlanıvermişti. Tam bu sırada Rüstem erkek kardeşi Bekir'i katletmişti. Rüstem, Bekir'i daima kıskanmış ve işte şeytana uymuştu. Fakat tam cinayeti işledikten sonra jandarmanın kendisini yakalayacağı korkusu tüm bedenini kapladı.
Halil'in de yuvarlandığı esnada kendisini birinin gördüğünü sanıp koşmuş ve Halil'in yaşadığını da görünce, aklına şeytani başka bir fikir gelmişti. Halil, kardeşine çok benziyordu. Hemen kardeşini gömüp,kimliğini de alıp Halil'i iyileştirmek için çabaya koyulmuştu. O gün bugündür de Halil artık Bekir'di.
Rüstem gerçekleri, nasıl olduğu belli olamayan zenginliği ile kapatabileceğini sanmıştı. Kemal, kendisini Jandarma'ya ihbar edene kadar.
Jandarma kısa sürede Bekir'in de kemiklerini gömülü olduğu yerden çıkarmıştı.
Nasıl bir suskunluktu ki bu, ana, bacı, kardeş, enişte, amca hepsi bir cinayete ve gizlenmesi aşamasındaki tüm sahtekarlığa göz yummuştu.
Köyün adı "Narin'di" ama içindekiler için aynı şeyi söylemek mümkün değildi.
Kemal, babasını hastanede iyileşsin diye beklerken, sabrının mükafatını verdiği için Rabbine şükür ediyordu.
Neticede Allah var gam yok...