Tükeniş ve tüketimin döngüsü: insanın sınırı
İnsan, doğası gereği hem tüketendir hem de zamanla tükenendir. Bir eylemin bumerangı, diğerinin kaderidir.
Varoluşumuzdaki en büyük çelişki, sonsuz kaynaklar varmışçasına bir hırsla, ölçüsüzce tüketmek üzere programlanmamızdır. Sevgi tüketilir, güven tüketilir, doğa tüketilir ve ne yazık ki en acısı, başkasının umudu tüketilir. Bu pervasız tüketim, hiçbir zaman doyum noktasına ulaşmaz; olan şey sadece yeni bir tükeniş hikayesinin başlamasıdır.
Bakınız işte tam orada somut bir yankı var: Bir evi yuva olarak gören kiracının hayalleri ve finansal sabrı, vicdanı fiyata endeksli bir emlakçı-ev sahibi ittifakı tarafından, fahiş zam ve zorla tahliye tehditleriyle günden güne tüketilir.
Üstelik emlakçı, kiracıdan kiralanan evdeki eski eşyalara karşılık bir yıllık kira tutarında senet alırken bu süreç içerisinde kiracının uğradığı mağduriyeti karşılayan herhangi bir güvence de mevcut değildir. Bu durum, sadece bir kira meselesi değil, bir insanın en temel yaşam enerjisinin, huzurunun ve geleceğe dair inancının acımasızca tükenişidir.
Tüketen, sadece maddi bir birikimi tüketmez. Aynı zamanda kendi insanlığını da tüketir. Görmek isteyen için bu oldukça trajik bir sona yaklaşmadır. Bu evrende hiçbir şey kaybolmaz; bir yerde oluşturduğunuz tükenmişlik, bir gün dönüp dolaşıp sizin de manevi sermayenizi ve huzurunuzu tüketecektir. Her şeyin bir sınırı vardır; kaynakların da, sabrın da, en nihayetinde insan olmanın da…
Tükenişinize sebep olan, tükenmekten kurtulamaz…