Dil, bir milletin hafızası, kültürü ve kimliğidir. Ancak bazı diller var ki, sadece ait oldukları topluma değil, tüm insanlık tarihine ışık tutar. Kürdçe, tam da böyle bir dildir. Mezopotamya'nın kadim topraklarından yükselen bu dil, kökleri binlerce yıl öncesine dayanan zengin bir mirasın ve canlı bir kültürel arşivin taşıyıcısıdır. Onu yalnızca bir iletişim aracı olarak görmek, binlerce yıllık birikimi göz ardı etmek olur.

Kadim Kökenler ve Dil Ailesi Bağları
Kürdçe, sadece Mezopotamya'nın en eski dillerinden biri olmakla kalmaz, aynı zamanda dilbilim camiasında büyük ilgi uyandıran köklere sahiptir. Modern dilbilim, arkeoloji ve genetik araştırmaların ortak bulguları, Kürdçenin Hint-Avrupa, Slav ve Arî dillerinin ana kaynaklarından biri olduğunu göstermektedir. Bu, Kürdçenin İngilizce,

Almanca, Rusça, Farsça, Hintçe gibi dünya genelinde konuşulan pek çok dille binlerce ortak kök kelimeye sahip olduğu anlamına gelir. Bu şaşırtıcı benzerlikler, dillerin evrimi ve insan göçleri hakkında önemli ipuçları sunmaktadır.

Neolitik Çağdan Günümüze Seslenen Dil
Prestigli akademik kurumlarca yapılan bilimsel çalışmalar, Kürdçenin derin tarihsel kökenlerini daha da belirginleştirmektedir.

Cambridge Üniversitesi, Yeni Zelanda Auckland Üniversitesi ve ABD Pensilvanya Üniversitesi gibi önde gelen merkezlerde yürütülen araştırmalar, Kürdçenin 10.000 yıl önce Neolitik dönemde tarımı başlatan halkların dili olduğunu ortaya koymuştur. Bu bulgu, Kürdçeyi insanlık tarihindeki en büyük dönüşümlerden birine, yani yerleşik yaşama geçişe ve uygarlığın temellerinin atılmasına tanıklık eden bir dil konumuna getirmektedir.

Colin Renfrew'in "Archaeology and Language: The Puzzle of Indo-European Origins" adlı eseri ve Auckland & Pennsylvania Üniversitelerinin ortak DNA + yapay zeka araştırması da bu iddiaları desteklemektedir.

Zengin Bir Miras: Kelime Hazinesi ve Direniş
Kürdçenin sadece tarihi değil, günümüzdeki canlılığı da dikkat çekicidir. 2023 yılı İngilizce Wikipedia veri tabanına göre Kürdçe, 935.000 kelimelik sözcük hazinesiyle dünyanın en zengin 8. dili olarak kabul edilmiştir.

Bu, Kürd diline karşı yüzlerce yıl boyunca uygulanan baskı, yasaklama ve inkâr politikalarına rağmen elde edilmiş olağanüstü bir başarıdır. Bu zenginlik, Kürd halkının diline ve kültürüne olan bağlılığının, aynı zamanda dilin kendi içindeki direngen yapısının bir göstergesidir. William Waddell'in "The Indo-Sumerian Seals Deciphered" ve Joyce Blau'nun "Manuel de kurde" gibi eserleri, Kürd dilinin derinliğini ve üzerinde yapılan çalışmaları ortaya koymaktadır.

Kürdçe: İnsanlığın Ortak Hafızası
Kürdçeyi bilmeden Mezopotamya uygarlıklarını, Arî dil gelişimini veya insanlığın tarihi hafızasını tam olarak anlamak mümkün değildir. Kürdçe, sadece bir dil olmanın ötesinde, yaşayan bir insanlık arşividir. İçinde barındırdığı binlerce yıllık kelimeler, deyimler ve anlatılarla, tarımın başlangıcından modern çağa uzanan bir köprü vazifesi görmektedir. Bu nedenle Kürdçenin korunması, geliştirilmesi ve araştırılması, yalnızca Kürd halkı için değil, tüm insanlık için büyük bir önem taşımaktadır.

Sonuç
Kürdçe, kadim geçmişi, zengin kelime hazinesi ve kültürel derinliğiyle "Dünya Dillerinin Anası" unvanını fazlasıyla hak etmektedir. Onu anlamak, insanlık tarihinin ve dilsel evrimin önemli bir parçasını anlamaktır.

Kürdçe, sadece Mezopotamya'nın sesini değil, aynı zamanda insanlığın ortak hafızasının canlı bir yankısını taşımaktadır. Bu mirasın gelecek nesillere aktarılması ve bilimsel çalışmalarla daha da aydınlatılması, hepimizin sorumluluğundadır. Hevgırtına Colemêrgiyan NK