• BIST 10247.75
  • Altın 2393.909
  • Dolar 32.2484
  • Euro 34.6675
  • İstanbul 16 °C
  • Ankara 15 °C

Yüksekova ve travma sonrası stres

Yüksekova ve travma sonrası stres
Savaşlardan arındırılamayan bir dünyada yaşıyoruz. Her gün yüzlerce insanın dünyanın gözü önünde katledilişini seyrediyoruz.

İç savaş, soğuk savaş,  psikolojik savaş diye kategorilere ayırdığımız, parçaladığımız savaş kavramını realitede bir türlü parçalayıp ufalayamıyoruz.

Basında şahit olduğumuz savaşlar yetmiyormuş gibi  Diyarbakır Surda, Nusaybinde, Cizrede ve Yüksekova da da bizzat halkımızın etkilendiği savaşlar yaşandı. Ve vatandaşlarımız yerlerinden göç etmek zorunda kaldı.  Peki insanlar üzerinde yıkıcı etkilere sebep olan bu savaşlar sonrasında insanlar neler yaşıyor? Savaş sonrası yaşanan travma nedir, ne değildir?

Önce buna biraz değinelim.

Kişiyi aşırı korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik yaratan, çoğu kez olağandışı ve beklenmedik olayların yolaçtığı etkilere ruhsal travma diyoruz.

Olay:
-korku, dehşet veya çaresizlik hissi yaratmışsa,
Olayda:
-kişinin kendisinin veya yakınının ölüm veya yaralanma tehlikesi varsaruhsal travmaya maruz kaldığını söyleyebiliriz.

* Doğal afetler (deprem, sel, yangın)
* İnsan eliyle yapılan travmalar (savaş, işkence, tecavüz)
* Kazalar (iş, trafik)
* Beklenmedik ölümler
* Ciddi-ölümcül hastalıklara yakalanma

Bu olayların hepsi ruhsal travmaya yol açabilmektedir. Ama bizi şimdilik ilgilendiren kategori savaş kategorisidir… İster devletler arası olsun ister devlet içinde olsun, savaş sonrası ruhsal travmalardan sonra en sık görülen iki hastalık: depresyon ve travma sonrası stres hastalığıdır.

Kişiyi çok korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik duyguları yaratan olayların uzun süren ruhsal sorunlara yol açtığı biliniyor. Ruhsal travmalardan sonra sık görülen rahatsızlıklardan biri depresyondur. Depresyonun en sık görülen belirtileri isteksizlik, halsizlik, moral bozukluğu, uyku ve iştah bozukluğu ve hayattan zevk alamamadır.

Travma sonrası stres hastalığında ise: uykusuzluk,kabuslar,olayla ilgili anıların rahatsız edici biçimde sık sık hatırlanması,sürekli olarak olayın tekrarlanacağı korkusu ve bu nedenle diken üstünde hissetme, kolay irkilme,çabuk sinirlenme, gelecekle ilgili plan yapamama, yabancılaşma (başkaları beni veya yaşadıklarımı anlamıyor hissi),olayı hatırlatan durumlarda huzursuz olma ve bu durumlardan kaçınma görülür. Maalesef aylardır edindiğimiz gözlemlerde göç etmek zorunda kalan vatandaşlarımızın çoğunda bu belirtiler görülmektedir.

Gerek Cizrede olsun gerek Yüksekovada olsun Savaşın üzerinden yıllar geçse de travmaya maruz kalmış bazı kişiler ani ortaya çıkan bir gürültüyü bomba sanarak yere yatabilir, siper alabilir. Geceleri travmaya dair kâbuslar görebilir, günlük hayatına devam ederken olaya dair anıları hatırladıkları kısa duraklamalar  yaşayabilir. Olayı hatırlatan yer ve durumlardan kaçınma, tekrar travmaya maruz kalmamak için aşırı dikkatli davranma şeklinde önlem alma da görülebilir.

Göç eden aileler şimdi evlerine dönüyorlar. Ve çoğunun yıllardır hayatını sürdürdüğü evi yıkılmış durumda. Çocuklar yıllardır gittikleri okullarını yıkılmış, oynadıkları sokakları harabe şeklinde görecekler. Acaba harabeye dönen sadece sokaklar mı, yıkılan sadece evler mi yoksa yıkılan ve harabeye dönen hayaller ve geleceğe olan inanç mı ? Bana göre yıkılan hayaller ve geleceğe olan inançtır.

Peki bunca yıkımın tahribatın olmasına değecek ne vardı. Kazananı oldu mu bu işin. Bana göre sadece kaybedeni oldu, o da oralarda yaşayan halk. Ama bazen olumsuz olayların olumlu taraflarının da olduğunu unutmamak gerekir. Mesela Van depremi olduğunda batıdaki insanlar yardım için seferber oldu.

Bu da doğudaki ve batıdaki insanların daha da kaynaşmasına vesile oldu. Aynı şekilde özellikle Cizre ve Yüksekova’da yaşanan terör olayları ile kendileri için dağa gittiğini iddia edenlerin bulundukları yere gelerek kendilerine ne kadar zarar verdiklerini bizzat gördüler şahit oldular bölge halkı...

Bireysel yaptığımız görüşmelerde göç eden insanların çoğunun önceden pkk ya sempati duyduklarını ama en son yaşanan olaylarda ne kadar yanıldıklarını itiraf ediyorlardı. Önceden sadece öyle olduğunu düşünen insanlar şimdi öyle olmadığına inanıyorlar. Düşünmek ile inanmak arasındaki ince fark bana göre çok önemli.

Hani bir söz vardır;  biz neyi düşünüyorsak değil, neye inanıyorsak oyuz. Bana göre mesele artık inanç meselesi. Bir örnek verelim ;öğrenciyken bazı hocalar gelip bize sigaranın zararlarından bahsederdi. Teneffüste kendileri sigara içerlerdi. Zararlı olduğunu biliyorlar ama inanmıyorlar, ne zaman bir sağlıkları ile ilgili bir sıkıntı olsa, ‘Ha bu zararlıymış’ deyip bırakıyorlardı. Yani inanmak için, bir bedel ödemek, acı çekmek, duygu katmak gerekiyor bilgiye, düşünceye… Bu olaydabunabenziyor. Birşeyin zarar verdiğini anlamak ve inanmak için bedel ödemek acı çekmek gerekiyor. Ve çekildi…

Peki bundan sonra ne olmalı ne yapılmalı ?

Birincisidevletingöçedeninsanlarınönceliklefizyolojikihtiyaçlarını( barınma, yemeiçme, sağlık hızlı bir şekilde yerine getirmesi gerekiyor.

Devletin cezalandırcı bir baba rolünde olmadığını aksine kucaklayıcı bir baba rolünde olduğunu göstermesi gerekiyor bu insanlara.

Genellikle 13-23 arası olan gençlik döneminde kişisel kimlik sorunları yaşayan gençler dağa gitmek için potansiyel adaylardır. Dağa giden gençlerin ruh hali incelendiğinde ebeveynleri tarafından dövüldükleri veya tacize uğradıkları ve kişisel sınırlarının ihlal edildiği dikkati çeker. Pek çoğunun düşmanları tarafından aşağılandığı, bu aşağılama sonucu öfke, kin ve nefret görülmektedir. Bunun önüne geçebilmek için bu konuda ailelerin ciddi bir şekilde bilinçlendirilmeleri gerekmektedir.

Sistemli şiddetin bir amacı da nitelikli insanları öldürmek, karşı tarafı mantığıyla değil duygularıyla hareket ettirmek, insanları sindirmek, birbirlerinden kuşkulandırmaktır. Teröristler en çok, terör kurbanları arasından çıkıyor. Bu terör örgütleri için bi fırsattır.Terör örgütlerinin en çok kullandığı yöntem budur. İnsanları mantığıyla değil duygularıyla hareket etmelerini sağlamak ve kendilerine kazanmaktır. Bunun önüne geçilmesi gerekmektedir.

Güneydoğu’daki sistemli şiddetin amaçlarından birisi medyatik ilgiyi çekmektir. Medyanın bir zaafından faydalanırlar. “Çarpıcı olaylar olağan haberlerden üstündür.” Medyatik kural teröristlerin gündemi belirlemesine neden olur. Gündemi teröristlerin belirlemesi, vermek istedikleri mesajı vermelerini sağlayacaktır.

Okullarda çocuklara dışarıda yapılan marjinal hareketlerin (taş atma, polise askere saldırma, dağa gitmenin v.b) hayatlarına nelere mal olabileceğini anlatmak gerekir. Okumanın onlar için daha önemli olduğunu ve kalemin ateşli silahtan daha güçlü bir silah olduğunu anlatıp onlara aşılatmak gerekir.

Bireysel mutluluk bozulduğunda küresel mutluluk da bozulacaktır. Bireylerin, ailelerin bu süreçte ihtiyaçları iyi analiz edilir ve çözüm yolları geliştirmek gerekmektedir. Geçici değil ,kalıcı çözümler üretmek gerekir.

Psiko- sosyal destek verilirken travma yaşamış insanlarla sadece bir defa görüşülmemesi gerekir. Travma ve bağlantılı belirtilerini ortaya çıkarabilmek için “bu kişinin nesi var?” yerine “bu kişi ne yaşamış?” sorusunu sormak gerekir. Ve Haftalarca bireyde olumlu tutum ve davranışlar gözlemlenene kadar tedavinin devam etmesi gerekmektedir.

İnsan da korku, çaresizlik ve dehşet uyandırmayı amaçlayan psikolojik savaş yöntemlerinin, ne kadar insanlık dışı olduğu ortaya çıkardığı sonuçlardan anlaşılmaktadır. Savaşın tahribatını bizzat yaşayan Vatandaşların böyle bir şeyin tekrarında kendilerinin karşı çıkması gerekmektedir. Terör örgütünün şehirlerde yapılanmasına karşı çıkmaları gerekmektedir.

Devlet Sadece sonuçlar ile uğraşarak terörü önleyemez, sebeplerini de araştırmak zorundadır. Ve bu sebepleri aradan kaldırmadan da kalıcı bir çözümün olmayacağını da bilmesi gerekir. Polis ve askerlerin sayısının artması sorunu çözmez. Önemli olan bataklığı kurutmaktır.

Açık el sıkılmış elden üstündür. Güç ile adaletin dengesini sağlamak önemlidir. Güçlü olanların adil olması lazım. Ve herkesi kucaklayacak kapsamlı bulunduğumuz yüz yıla uygun bir anayasa hazırlanması gerekmektedir.

 

                                                                                   

Bu haber toplam 3252 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
YASAL UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Hakkarihabertv.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • Hakkari gelenekleri ve taziye"09 Ocak 2024 Salı 10:21
  • Ahmet Şen "Talebim Yok"09 Ocak 2024 Salı 10:17
  • BRAVO KIZLAR!08 Ocak 2024 Pazartesi 13:09
  • Karanlıklara ışık tutmaya devam edeceğiz23 Aralık 2023 Cumartesi 10:44
  • Hakkari'mize hep birlikte sahip çıkalım!21 Aralık 2023 Perşembe 10:17
  • Günah Keçisi…12 Aralık 2023 Salı 15:33
  • Yaptığınız yanlış ilinize zarar verdi!08 Aralık 2023 Cuma 08:50
  • Bölge Müdürü Talay'dan "Elektrik" aldım!22 Kasım 2023 Çarşamba 16:47
  • ABARTIYORUZ!13 Kasım 2023 Pazartesi 12:43
  • Yine eskiye döndük!08 Kasım 2023 Çarşamba 16:48
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Hakkari Haber TV | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel :
    FEYZULLAH TAŞ- 0.(505) 440 39 66
    SAVAŞ TAŞ - 0.(545) 864 4868
    YUSUF TAŞ- 0.(544) 346 1740 | Haber Scripti: CM Bilişim