Hakkari’nin buzulları eriyor, sessiz kalmayın!
Hakkari’nin yüksek dağlarında, yüzyıllardır zamana direnen o görkemli buzullar birer birer eriyor. Kimileri için birkaç güzel manzaradan ibaret gibi görünse de, zira bilen bilir, orada eriyen sadece buz değildir; orada çekilen sadece su değildir; orada kaybolan, geleceğimizin ta kendisidir.
Bu yazıyı kaleme almamın sebebi çok basit: Bilim artık öyle yüksek sesle bağırıyor ki duymamak için kulaklarımızı kapatmak gerekiyor. Küresel ısınma, iklim krizi, vahşi tüketim, bilinçsiz doğa kullanımı… Hakkari’nin Sat Gölleri, Cennet-Cehennem Vadisi ve çevresindeki buzullar her yıl biraz daha geriye çekiliyor. Uydu görüntüleri, saha gözlemleri, bilimsel raporlar ortada. Buzullar, adım adım yok oluşa doğru gidiyor, zira doğanın sabrı tükeniyor.
Hakkari Valiliği başta olmak üzere tüm ilgili kurumlara buradan açık çağrımdır:
Bu mesele yalnızca doğa severleri ilgilendiren bir konu değildir. Zira buzullar eridiğinde su bitecek, ekosistem değişecek, tarım bitecek, hayvancılık bitecek, bölge insanı bitecek. Kısacası, bu sessizlik yalnızca doğayı tehdit etmiyor. Aynı zamanda ekonomiyi, hayatı, geleceği de tehdit ediyor.
Şu anda ne yapılıyor?
Açık söylemek gerekir ki yeterli önlem alınmıyor. Yaz aylarında, aşırı sıcaklıklarda, insanlar doğrudan buzullara kadar gidip yürüyüş yapıyor, kamp kuruyor, fotoğraf çekiyor. Bunu yaparken o buzulların çevresinde bıraktıkları atıklar, tahribatlar, farkında olmadan bile olsa doğaya verdikleri zarar büyüyor. Zira biraz mesafe bırakmak, biraz bilinçli davranmak, o güzellikleri korumak hiç de zor değil.
Valiliğe, Yerel Yönetimlere, Doğa Koruma Kurumlarına Net Çağrımız:
Buzullara doğrudan temas engellenmeli. Alanlar sınırlandırılmalı. Doğa yürüyüşleri kontrollü alanlara yönlendirilmeli. Özellikle yaz aylarında sıcaklıkların en yüksek olduğu dönemlerde bölgeye bilinçsiz girişlerin önüne geçilmeli. Bilim insanlarının çalışmaları desteklenmeli, sürekli ölçüm ve raporlamalar kamuoyuyla şeffaf biçimde paylaşılmalı. Zira bu yalnızca çevreciliğin gereği değildir. Aynı zamanda bir yöneticilik sorumluluğudur.
Hakkari’nin doğasını korumak, Hakkari’nin geleceğini korumaktır.
Eleştiri mi? Evet. Gecikiyoruz.
Şunu kabul etmek gerekir: Hakkari’nin buzulları için atılması gereken adımlar hâlâ ağır ilerliyor. Çevre bilinci toplumda hâlâ yeterince güçlü değil. Kurumlar bu meseleyi hâlâ öncelikli bir kriz gibi görmüyor. Zira artık yıllar konuşmuyor, mevsimler konuşuyor. Bilim diyor ki: “Daha fazla beklemeyin.”
Bu çağrı yalnızca yetkililere yapılmıyor. Doğa aktivistlerine, öğrencilere, öğretmenlere, bölge halkına da düşen bir sorumluluk var. Zira doğa yalnızca yönetmeliklerle korunmaz. İnsan vicdanıyla, insan bilinciyle korunur.
Hakkari buzulları eriyor.
Bilim söylüyor.
Vicdan söylüyor.
Doğa sessizce çekiliyor.
Artık biz susmayalım.