Nevzat Kızılban

Nevzat Kızılban

İkinci perdeye talibiz: kayıp zamanın bilgeliğiyle yeni bir ömür

İlk ömür bir provaydı. Saflığımız en büyük zaafımız oldu. Ama perde kapandığında elimizde kalan tek şey var: Acı bir tecrübe ve keskin bir uyanış. Bugün çok deneyimliyiz ve bu bilgelikle 'Bir Ömür Daha' istiyoruz.

İlk ömür, bize sorulmadan atıldığımız büyük bir sahne miydi, yoksa 'bir gün her şey yoluna girecek' masalıyla avunduğumuz uzun bir prova mı?

Milletimiz ilk ömrünü, adeta büyük bir laboratuvar faresinin bilinçsiz koşuşturmacasıyla geçirdi. Bu hayatta halkımızın yüzüne gülümseyenlerin arkasındaki hileyi göremedik, saflığımız en büyük zaafımız oldu. Umut pusulası 'göz göre göre' yanılmak ise kaderimiz miydi bilinmez.
Fakat şimdi, sahne ışıkları kapandığında, perde arasında elimizde kalan…

DAĞLARIN GÖLGESİNDEKİ KARA DEFTER: VAN-HAKKÂRİ YOLU'NUN SUSTUĞU CAN SAYILARI VE VİCDANIN SESİ
VAN/HAKKÂRİ – Coğrafyanın zorlu kaderini, insan hikâyelerinin en acısı, en yürek yakanıyla iç içe yazan bir koridordur Van–Hakkâri güzergâhı. Bu, yalnızca iki şehri birbirine bağlayan basit bir asfalt şeridi değil; her virajında bir nefesin sınandığı, her rampasında bir kaderin çizildiği, yaşamla ölüm arasındaki keskin hattır. Ne yazık ki, bu koridorun sessizliği, dağların yankıladığı yüksek bir çığlık barındırıyor: Bizlerden koparıp aldığı canlarımızın, yarıda kalan hayatların çığlığını.

I. İstatistiklerin Ötesindeki Gerçek: Resmi Defterde Olmayan İsimler
Devletin resmi istatistiklerinde, bu yolun son otuz yılda kaç can aldığını gösteren kesin ve tek bir rakama ulaşmak neredeyse imkânsız. Kaza kayıtları, farklı kurumların bürokratik labirentlerinde dağılmış durumda. Bu da, bu dramın büyüklüğünü kanıtlayan bir ihmaldir.

Ancak bölge insanının kanayan yüreğinde, hiç silinmeyen bir defter tutulur: “Bu yolda kimleri kaybettik?”
O defterdeki her isim, yarıda kalan bir yolculuğun, son bir kez sevdiklerine ulaşamayan bir yolcunun ve titrek bir telefon sesiyle dağlanan bir ailenin hikâyesidir. Resmi bir toplam yok; gerçek, acımasız bir ağırlıkla, sarsılmaz bir travma olarak insanların hafızasında yaşar.

Bu kayıpların istatistik verilerine ulaşılamaması, yitirilen canları yok saymak mıdır? Kesinlikle hayır. Bu yolun ölümleri, bir sayı değil; yarım kalan hayatların ve yürek yakan acıların toplamıdır. Her bir trafik kazası dosyası, sadece bir ‘olay’ değil, paramparça olmuş bir ailenin, sönmüş bir ocağın adıdır.
II. Felaketin Coğrafyası: Yüz Yıllık Güzergâhın Ölüm Koridorları

Bu yolun mimarisi, tehlikeyi adeta kodlarına işlemiştir. Bir yanı derin bir uçurum, bir yanı Zernek Barajı’nın soğuk suları, diğer yanı ise rüzgârlı dağların acımasız dilidir. Van-Hakkâri güzergâhı, adeta bir sınav kâğıdı gibi önümüzde duruyor:

Güzeldere Tüneli’nin loş ışıkları, bilinmez kaç son nefese tanıklık etti. Tünel giriş ve çıkışlarındaki ani hava ve yol şartı değişimleri, sürücüleri sürekli diken üstünde tutuyor.

Zernek Barajı’nın suları, daha dün gencecik fidanlarımızı kopardı. Kontrolün kaybedildiği keskin virajlar, yeterli bariyer güvenliğinin olmadığı uçurumlara açılıyor. Basit bir metal bariyerin tutabileceği bir hayat, bariyerin yokluğu yüzünden kayıp gidiyor.

Yeni Köprü, Zap Vadisi ve özellikle Serê Solan’daki keskin virajlar, bu güzergâhın en tehlikeli noktaları. Ağır yük taşıyan kamyonların dar koridorlarda manevra yapma çaresizliği, yolun ne kadar çağ dışı kaldığının en açık kanıtıdır.

Sadece 2025 yılının ilk aylarından bu yana bile, yerel ve ulusal haber kaynaklarına yansıyan trafik kazalarında 23 canımızı bu yollarda yitirdik. Bu sayı, istatistik hanesinde küçük bir rakam gibi görünebilir; ama her birinin arkasında bir çocuğun sessizce ağladığı oda, bir annenin donup kalmış bakışı ve bir babanın içten içe çöken omuzları vardır. Az mıdır bu? Bu rakamlar, sadece buz dağının görünen yüzü; ya ambulansın bile yetişemediği o kayıp kaderler?

III. Yolun Mecburiyeti, İnsanın Çaresizliği: Bir Yaşam Hakkı
Peki, suçlu kim? Suçlu olan yol mu, yoksa dağların arasına sıkışmış çaresizlik mi?
Bu güzergâh, bölge insanı için bir tercih değil, bir zorunluluktur. Ekmeğine, hastasına, eğitimine, sevdiklerine ulaşmak isteyen herkesin kullanmak zorunda kaldığı bir hayat hattıdır. Yüz yıllık bu güzergâh, çağımızın güvenlik standartlarından fersah fersah uzakta. Altı uçurum, üstü sarp dağlar, keskin virajlar... Her kış kapanan geçitler, buz tutan geceler, bu çaresizliği katmerliyor.

Bu yolun çığlığı, aslında bölge halkının görmezden gelinen yaşam hakkı feryadıdır.
Eğer bu yolun bir dili olsaydı, şüphesiz şöyle haykırırdı:
“Ben kimseyi almak istemedim. Ben tehlikeliyim ve yüz yıllık tarihim boyunca tehlikeliydim.
Beni çağımızın standartlarına uygun genişletin, beni ışıklandırın, keskin virajları geçitlerle düzleştirin, beni güvenli kılın. Ben de insanları taşıyayım, kaybetmeyeyim.”
IV. Eylem Çağrısı: Vicdanımızdaki Sorumluluk

Van–Hakkâri yolu, bize basit ama hayati bir gerçeği fısıldıyor: “Hâlâ hayatlar eksiliyor. Hâlâ kimse benim gerçek can sayımı bilmiyor.” Mesele, kaç kişi hayatını kaybetti sorusunun cevabını öğrenmekten ibaret değil. Mesele, bu ölümlerin, her bir canın bir dünya olduğunun bilinciyle, yarım kalan hayatların toplamı olduğunun nihayet anlaşılmasıdır.

Bu bir ağıt olmanın ötesinde, acilen atılması gereken somut adımlar için bir eylem çağrısıdır.
Atılması Gereken Somut Adımlar:

Hesap Kimin?: Bu yolun güvenlik zafiyetinin hesabını kim verecek? Bölge milletvekilleri, yerel yönetimler ve merkezi hükümetin Ulaştırma Bakanlığı, bu can kayıplarının önüne geçmek için somut ve takvime bağlı bir planı derhal açıklamak zorundadır.

Güvenlik Taahhüdü: Kim çıkıp da “Artık bu yol güvenli” diyebilecek? Kim “Bir kişinin daha ölmesine izin vermeyeceğiz” diye somut, imzalı bir taahhüt verecek? En azından en tehlikeli kesimlere (Zernek, Serê Solan, Zap) acil müdahale ve yüksek güvenlikli bariyerler derhal döşenmelidir.

Proje Ne Durumda?: Yıllardır konuşulan alternatif yol ve diğer projeler neden hala bitirilemedi? Van-Hakkâri standartlara uygun, keskin virajların geçitlerle düzleştiren Projenin akıbeti ne durumdadır? Bölge insanı daha ne kadar bekleyecek? Bu projenin tamamlanması için ek kaynak ve hızlandırma kararı alınmalıdır.
Van-Hakkâri yolunda yitirdiğimiz tüm canlara rahmet diliyorum. Bu acı feryat, basit bir istatistik değil, toplumsal bir vicdan meselesidir. Duyulmalı, görülmeli ve derhal kalıcı önlemler alınmalıdır. Aksi takdirde, bu yol üzerindeki kara defter, yeni ve silinmez isimlerle dolmaya devam edecektir.
Artık sıra, dağların arkasına sığınan bürokrasi değil, harekete geçen vicdanlardadır.

Bu yazı toplam 22 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YASAL UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Hakkarihabertv.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
Nevzat Kızılban Arşivi

BİLİNÇ, ÖZ VE ÖZGÜR İRADE

06 Kasım 2025 Perşembe 08:20

Nevzat KIZILBAN kimdir

02 Kasım 2025 Pazar 12:05

BİREYSEL ONURDAN ULUSAL BAĞIMSIZLIĞA

29 Ekim 2025 Çarşamba 09:20

Hakkari'nin gizli hazineleri

26 Ekim 2025 Pazar 11:29

Sessiz çığlık madde bağımlılığı

18 Ekim 2025 Cumartesi 10:48