Leyla Sapmaz

Leyla Sapmaz

Geçmişin gölgesindeki cinayet

Geçmişin gölgesindeki cinayet

Çok yorulmuş ve karnı çok acıkmıştı O gün hem iki sınavları olmuştu hem de beden eğitimi dersleri vardı. Saat öğleden sonrayı bulunca evine gidip karnını doyurmanın ve güzelce uzanıp dinlenmenin hayalini kuruyordu Çiğdem. Nihayet ders bitiş zili çaldı ve hemen otobüs durağına koşturdu.

Ama maalesef ki otobüsler hemen hemen doluveriyordu ve en sonunda gelen otobüste de ayakta da olsa bir yer bulabildi. Evine yakın güzergahta inmişti, mecali de kalmamıştı. Her zamanki merdivenleri kullanıp, her zamanki binaların önünden geçmiş ve dairelerinin olduğu kata çıkmıştı.

O esnada kendisinden biraz önce eve gelen ve bir sınıf aşağıda eğitim gören Gülsüm, pencereden Çiğdem’e el sallamıştı ama O, yorgunluktan fark edememişti bile. Gülsüm’lerin dairesi, Çiğdem’lerin dairesinin hemen bir aşağısında yer alıyordu.

Çiğdem, kapıyı açıp içeriye girdikten beş dakika sonra, dairelerinin zili çalmıştı. Çiğdem, kapıdaki kişiyle ya da kişilerle kısa bir süre konuştuktan sonra bir koşturmaca başlamıştı. Çiğdem sürekli bağırıyordu.

Gülsüm buz kesilmişti ve ne yapacağını bilmiyordu .O esnada evde olan babasına’ Çabuk yukarı çıkalım, Çiğdem’in başı dertte sanırım’ dese de babası, O’na hiçbir yere kımıldamaması gerektiğini belirtmişti. Gülsüm, başka çaresi olmayınca, Çiğdem’in ev telefonunu en az on iki defa aramıştı. Fakat nafile. Bir süre sonra da sesler kesilmişti. Sesler kesildikten sonra, Çiğdem’lerin kapısı açıldı ve evden çıkan/çıkanlar hemen panikle aşağı indi.

Olanlardan sonra kulağını yukarıdan ve ara yerden ayırmayan Gülsüm bir panik olduğunu hemen anladı. Babasından çekindiği için yukarıya çıkamasa da hemen pencereye koştu ama binadan çıkanlar, binanın önündeki ağaçları kendilerine siper edip hemen sıvışmışlardı.

Bu esnada, ameliyat olan annesini ziyarete giden Çiğdem’in annesi Türkan, komşuları Hale’yi arayıp, Çiğdem’e göz kulak olması için evlerine uğramasını rica etmişti. Hale, işlerini bitirip, Çiğdem’lerin dairesinin önüne gelince kapıyı aralık gördü ve içini bir endişe kapladı. İçeriye gidip Çiğdem’i odasında ve salonda göremeyince daha çok endişe etti.

Diğer odalara hemen koştu ve Çiğdem’in anne-babasının odasında yataklarının üzerinde Çiğdem’in cansız bedenini görünce dili tutuldu. İlk etapta rüyalarda olduğu gibi bağırmak istedi bağıramadı ama kısa süre sonra kendini topladı ve feryadı kopardı.

Hemen tüm dairelerin ziline bastı. Tüm komşular daireye doluşmuş, olay yeri haline gelen dairede deliller mevcutsa bile o kalabalık ile birçok şey birbirine karışmıştı. Olay yerine çağrılan ambulans görevlileri, Çiğdem’in hayatını kaybetmiş olduğunu tespit etti ve polisler herkesi hemen dışarı çıkardı, mevcutta bozulmayan delilleri tespit etmeye çalıştı.

Hale, Türkan ve Çiğdem’in babası Remzi’yi aradı ‘Çiğdem, düşmüş yaralanmış bir gelseniz olur mu’dedi Çiğdem’in anne-babasına. Bir süre sonra gelen anne baba bina ve daire önündeki kalabalığı görünce, Türkan haykırmaya başladı ve korkudan yukarı çıkamadı. Remzi ise dizleri titreye titreye ve adeta sürünerek daireye çıktı. Polisleri aşıp kızını kendi odalarında kanlar içinde görünce adeta beyninden vurulmuşa dönmüştü.

Polisler, Remzi’yi dışarıya çıkardı güçlükle. Şimdi asıl zor olan Çiğdem’in annesine durumu izah etmekti. Hale, önce sakinleştirici vermişti Türkan’a. Buna rağmen kendisine durum anlatılınca oracıkta bayılıverdi Türkan. Olaya tanık olabilecek olanlar ise hemen birbirlerine ne oldu ne olabilirdi fısıldamaya başlamıştı. Esasında olması gereken olaya tanık olabilecekleri hemen birbirinden ayrı yerlere almak ve süratle ifadelerini almak ve olay yerinin bozulmamasını sağlamaktı ama…

Çiğdem’in cansız bedeni cenaze aracına konulurken, bembeyaz çoraplarının içindeki ayakları dışarıdan görünüyordu. O kadar acıydı ki…

Kolluk kuvvetleri derhal olay yerinde mevcut, DNA, parmak izi ,lif,kıl, ayak, ayakkabı izi, olabilecek tüm delilleri toplamaya gayret etti.Ortak alanda duvarda bulunan kan izini ve dış kapıda bulunan kan izini da muhafaza altına aldı. Olay tarihinde apartmanda olan herkesin ifadesini, DNA’sını ve parmak izini de aldı. En önemlisi de Çiğdem’in tırnak altında bulunan DNA’ydı ki o da dosyada olan hiçbir DNA ile eşleşmemişti. Parmak izleri de…

Çiğdem’i katledenler, cinayet silahlarını mutfakta yıkamıştı ve oradaki parmak izleri de varolan hiçbir parmak izi ile eşleşmemişti. Peki kimdi katil/katiller?

Olayın en önemli şahidi Gülsüm ise dut yemiş bülbül kesilmişti. Vodvil değil bildiğiniz acının mühürlendiği bir trajedi.

Aradan yıllar geçti ve kendini bir daha toparlayamayan Türkan ve Remzi boşandı, Türkan psikolojik destek almaya başladı. Olayın olduğu evden taşınsalar da , kahrolan yürekleri halen bedenlerindeydi ve onlar nereye giderse haliyle o da geliyordu.

Dosyadaki delillere rağmen halen bir gelişme yoktu ve bu acar bir polis muhabiri olan Cevdet’in canını çok sıkıyordu. Dosyanın zamanaşımına uğramasını istemiyordu elbette. Kollarını sıvamış ve bu dosyayı da incelemeye almıştı. Cevdet, kendini topluma karşı vazifeli hisseden, dürüst, gözü pek, iyi bir gazeteciydi.

Olayın olduğu mahalleyi ve binanın yerini gezdiği, gözlemlediği zaman ise yılların birçok şeyi değiştirdiğini görmüştü. Olay yeri fotoğraflarındaki yerden bambaşka bir yere evrilmişti sanki. Çiğdem’in ailesine ve komşularına ulaşan Cevdet hepsini can kulağıyla dinlemişti. En önemlisi de olayın en önemli şahidi Gülsüm. Evet, O’nunla da görüşmüştü Cevdet.

Gülsüm’ün ve ailesinin “Bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasın “tarzında hal ve tavırları hemen göze çarpıyordu. Gülsüm, belki cinayeti işleyen/lerin yüzlerini görmemişti ama görmediği sadece yüzleriydi. Bunun dışında, katil/lerin cinsiyetlerini biliyor, konuşulanları duymuştu, babasının Gülsüm’ün yardımını engellediğini de anlayıvermişti Cevdet.

Cevdet, kafasına koymuştu, gölgede kalan bu dosyayı mümkün mertebe gündemde tutacaktı ve dosya illa ki aydınlanacaktı. Bugün karanlıkta kalmış olabilirdi bu dosya ama faili meçhul gölgesinden arınıp aydınlık günlerin geleceği ve Çiğdem/Çiğdem’lerin ruhunun şad olacağı apaçıktı.

Bu yazı toplam 3009 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YASAL UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Hakkarihabertv.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
Leyla Sapmaz Arşivi

MALADROİT

06 Ekim 2025 Pazartesi 16:10

YAŞAM HAKKI

29 Eylül 2025 Pazartesi 14:32

Dolandırıcılığın değişmeyen çehresi

25 Eylül 2025 Perşembe 09:45

DEĞERLERİN RUHU

20 Eylül 2025 Cumartesi 16:21

TRAFİK TERÖRÜ

18 Eylül 2025 Perşembe 11:09

Sözde demokrasi savunucusu hırsız İsrail

11 Eylül 2025 Perşembe 10:38

ADLİ YARDIM

08 Eylül 2025 Pazartesi 10:44

FUZULİ VE AŞK

04 Eylül 2025 Perşembe 09:51

FAİLİ BULDU, MÜNAFIĞI ETKİSİZ KILDI

31 Ağustos 2025 Pazar 11:30

Aya ayak basan aidatlar

29 Ağustos 2025 Cuma 09:43