Leyla Sapmaz

Leyla Sapmaz

İŞYERİNDE GÜVENLİK VE İŞÇİ SAĞLIĞI

İŞYERİNDE GÜVENLİK VE İŞÇİ SAĞLIĞI

Öncelikle konu ile alakalı kanunları sıralamak gerekirse şu şekildedir:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ,4857 Sayılı İş Kanunu ,506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ,Basın İş Kanunu, Deniz İş Kanunu, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, Çıraklık ve Mesleki Eğitimi Kanunu, Büyükşehir Belediyesi Kanunu, İşyeri Açma Ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ,Türk Ceza Kanunu, Borçlar Yasası,

İş Mahkemeleri Kanunu, 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu Hafta Tatili Kanunu, Öğle Dinlenmesi Kanunu, Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun, Sendikalar Kanunu, Türk Soylu Yabancıların Çalıştırılması Hakkında Kanun, Yabancı İşçilerin İstihdamı Hakkında Kanun, Özel Öğretim Kurumları Kanunu, Bağkur Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu, Türkiye İş Kurumu Kanunu, Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun.

Sosyal devlet ilkesinden bahisle; Anayasamızın 56.maddesinde;“herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak hakkının olduğu ve iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınmadığı söz konusu risklerle birlikte yaşayan bir kişinin, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının varlığından söz edilemeyeceği” hükümlerinin yer aldığı, dolayısıyla; devletin, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak mevzuat belirleme, kanun koyucu rolünü üstlenme, denetim ve yaptırım uygulama gibi görevlerinin olduğu ifade edilmektedir. (Süzek, 1985: 21; Seratlı, 2004: 348-441)

İş kavramının, üretilebilen, verim ya da sonuç elde edebilmek amacıyla çalışmak olarak ifade edildiği belirtilmektedir. (Alkan, 2019: 3). Asıl iş kavramının ise, işyerinin teknik amacı, mal veya hizmet üretimi amacıyla yürütülebilen faaliyetler olduğu; bunun dışında kalan bütün işlerin, yardımcı iş kategorisine dahil olduğu ifade edilmektedir. (Yenisey, 2013: 57).

4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. Maddesine göre; işçinin, “bir ücrete ya da iş akdine dayanarak işverene bağımlı olarak çalışan gerçek kişi olduğu” şeklinde tanımlandığı anlaşılmaktadır.

İşveren kavramının “iş akdine ve ücrete dayanarak işçi çalıştırabilen gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlandığı belirtilmektedir. İşveren aynı zamanda hem gerçek hem de tüzel kişi olabilmektedir.

İşyeri kavramının ise; 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinde, “işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birim ya da işyerinin, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütün” olarak tanımlandığı görülmektedir. (Zincirlioğlu, 2018: 425-450)

İş Sağlığı ve Güvenliği kavramının ise ilk kez sanayileşme sürecinde, işçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesine yöenelik olarak ortaya çıkmadığı başladığı ifade edilmektedir. İş sağlığı ve güvenliliğinin, “hem işyeri hem de işyeri dışında meydana gelebilecek her türlü tehlikelerden dolayı fiziksel ve ruhsal yönden işçilerin zarara uğramamaları için alınması zorunlu, teknik ve tıbbi çalışmaları” nitelendirilen bir kavram olduğu; (Balkır, 2012: 56-91).

İş sağlığının, “Tüm mesleklerde çalışanların fiziksel, psikolojik, sosyal ve benzeri açılardan daha iyi koşullarının sağlanabilmesi ile işyerinde meydana gelebilecek risklerin önlenebilmesini sağlayan bir kavram” olduğu ifade edilmektedir. (Yılmaz, 2009:7-8; Horozoğlu, 2017: 265-281). Ayrıca iş sağlığının, çalışanların çalışma şartlarının negatif etkilerinden arındırıldığı, işçiler ve işverenler arasındaki harmoninin sağlandığı bir tıp bilimi olarak tanımlandığı belirtilmektedir. (Çiçek ve Öçal 2016: 108).

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ’NİN AMAÇLARI

· İlk olarak, çalışan bireylerin temel problemlerine yönelik olarak yaşam, beden ve ruh sağlıklarının ya da bütünlüklerinin korunması,

· İkinci olarak, üretim güvenliğinin sağlanması söz konusudur. İşyerinde işyeri kazaları ya da meslek hastalıklarının önlenmesinin, mevcut işgücü kayıplarını azaltarak üretime katkın sağlayacağı,

· Üçüncü olarak, işetme güvenliğinin sağlanarak çalışanların tehlikelerden uzak güvenilir bir ortamda faaliyet gösterebilmeleri,

· Çalışan bireylerin, kendisinin ve ailesinin psikolojik ve ekonomik açılardan korunabilmesi,

· İşveren açısından; alınacak tedbirler ya da güvenlik önlemleri sayesinde vasıflı iş gücünün korunması ile aynı zamanda işgücü kayıplarının önlenmesiyle işçilere ödenecek tazminatlar ile sağlık ve güvenlik önlemlerinin işyerine getireceği maliyetlerin en aza indirgenebileceği,

· Çalışma ortamında işçi ve işveren uyumunun sağlanarak özellikle işçi açısından motive edici, iş doyumuna ulaşılabileceği, (Yardımcıoğlu, 2018:144-160).

· Sosyo-kültürel açıdan; ülkemizde yaşanan iş kazaları ve meslek hastalıklarının ekonomik ve toplumsal bir problem teşkil ettiği vurgulanmaktadır. (Horozoğlu, 2017: 265-281)

İş sağlığı ve güvenliği anlamında işverenin alması gereken önlemlerin yasal dayanağını, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, 2. maddesindeki dürüstlük ve iyiniyet kurallarına dayandırıldığı ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen işverenin işçiyi gözetme borcunun oluşturduğu bilinmektedir. Türk Borçlar Kanunu’nun 417. maddesinin 2. fıkrasında “İşverenin, işyerinde iş sağlığı ve güvenliği konusunda her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçilerin de iş sağlığı ve güvenliği konusunda her türlü önlemleri almakla yükümlü oldukları” ifade edilmektedir. Söz konusu düzenlemelerin ise; 4857 sayılı İş Kanunu ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu normlarıyla desteklendiği anlaşılmaktadır. (Süzek, 1985; Balkır, 2012: 56-91; Ateş, 2020: 161-179).

İşçiyi gözetme borcuna aykırı davranan işverenlerin hukuki, idari ve cezai nitelik taşıyan muhtelif yaptırımların uygulanabileceği belirtilmektedir: (Seratlı, 2004:348-441; Avcı, 2018: 1-2).

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun iş kazalarından kaynaklanan tazminat davalarında; “iş kazaları neticesinde açılacak tazminat davalarında kusuru olduğunun belirlenmesi durumunda, işveren adına ve hesabına hareket eden işveren vekillerinin de sorumlu tutulabileceği ve işveren ve işveren vekillerinin almak zorunda olduğu tedbirlerin hangi şekilde ve kapsamda neler olduğu,

kusur izafesi ve ölçüsünün hiçbir şüphe ya da tereddüde mahal bırakmayacak şekilde tayin edilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Ceza dava dosyalarında da örneği; “şirket müdürünün, yargılanarak sanık olarak öncelikli kusurlu olarak ikrar edilebileceği” kararını vermiştir. Dolayısıyla işveren aleyhine açılan tazminat davalarında temel problemin, kusur dağılımı olduğu ve ceza davalarında da aynı yöntem ve tutumun izlendiği ifade edilmektedir. (Akın, 2017: 9-32).

Yaşam hakkının kutsallığını, insan haklarına saygıyı toplumca en tepeye yerleştirebilirsek suç oranlarını düştüğünü görebileceğimiz gibi işyerinde iş güvenliği ve sağlığı konusunda da gönlümüz mutmain olacaktır kanaatindeyim.Aynı şey trafik kuralları için de geçerli.Ruh, beden bütünlüğümüzün korunması için etkili kuralları etkin uygulayan iradeye ihtiyacımız olduğu su götürmez bir gerçektir.

Sevgi ile kalın.

Bu yazı toplam 585 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YASAL UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Hakkarihabertv.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
Leyla Sapmaz Arşivi

KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU(OMBUDSMANLIK)

30 Haziran 2025 Pazartesi 08:56

ÇOCUK İŞÇİLİĞİ VE ÖNLENMESİ

24 Haziran 2025 Salı 13:19

Müteahhit ve sorumluluğu

20 Haziran 2025 Cuma 08:05

Liyakatsizlik ve İşyerinde Taciz

15 Haziran 2025 Pazar 10:36

FAİLİ MEÇHULCİNAYETLERİN AYDINLANMASI

12 Haziran 2025 Perşembe 07:59

SOYKIRIM SUÇU VE APARTHEİD

10 Haziran 2025 Salı 09:35