Nevzat Kızılban

Nevzat Kızılban

Sessiz çığlık madde bağımlılığı

Sessiz çığlık madde bağımlılığı

SESSİZ ÇIĞLIK: MADDE BAĞIMLILIĞI - GAFLET ZİNCİRİNDEN BİLİNÇLİ SEVGİYE UYANIŞ
Toplumun Göz Ardı Edilen Yarası
Günümüzde, toplumun derin bir yarasını sinsice sarmaya başlayan, göz ardı edilen ve tehlikeli bir sessizliğe bürünen hayati bir tehdit var: Madde Bağımlılığı. Bu mesele, ne sadece bir "kötü alışkanlık" ne de basit bir "irade zayıflığı" olarak basite indirgenebilir.

Aksine, bağımlılık, genellikle biriken duygusal boşlukların, iletişimsizliğin, dışlanmışlık hissinin ve bastırılmış kaygıların acı bir dışavurumudur. Uzmanlar, madde kullanımını çoğu zaman bir "kendi kendine ilaç tedavisi" (self-medication) girişimi olarak tanımlar. Birey, yaşadığı acıyı, kaygıyı veya travmayı uyuşturmak için bir kaçış yolu aramaktadır.

Bizler, evlatlarımız için en iyisini isterken, onların bu sessiz çığlıklarını duymakta ne kadar başarılıyız? Madde bağımlılığı, yalnızca "kenar mahallelerin" ya da "yıkık ailelerin" sorunu değildir; sosyoekonomik düzey fark etmeksizin, en korunaklı görünen evlerde bile kapımızı çalabilir. Korumamızın ilk ve en güçlü adımı, bu gerçeği kabul etmek ve farkındalığı artırmaktır.

I. Bağımlılığın Perde Arkası: Nörobilim ve Psikolojinin Kesişimi
Madde bağımlılığı, bireysel zayıflıktan öte, beynin yapısını ve işleyişini değiştiren kronik bir hastalıktır.
A. Beyindeki Kimyasal Hile
Bağımlılık yapıcı maddeler, beynin ödül sistemi (özellikle mezolimbik yolak) üzerindeki etkisiyle dopamin salınımını tetikler.

Normalde yeme, içme, spor gibi hayati fonksiyonlar için salgılanan dopamin, madde kullanımıyla aşırı ve hızlı bir şekilde salınır. Beyin, bu hızlı ve yoğun hazzı "hayatta kalma" sinyali gibi kodlar. Tekrar eden kullanımda, beynin kimyasal dengesi bozulur, tolerans gelişir ve kişi artık "zevk almak" için değil, normal hissetmek için maddeye ihtiyaç duyar. Bu, bağımlılığın iradeyle aşılamamasının temel nörolojik nedenidir.

B. Ergenlik: Yüksek Riskli Bir Dönem
Gençler, özellikle ergenlik döneminde, "ait olma," "kabul görme" ve "kendini kanıtlama" gibi güçlü psikolojik dürtülerin etkisi altındadır. Ergen beyninde, duygusal kararları yöneten limbik sistem (hissedilen haz) olgunlaşmışken, mantıklı ve uzun vadeli kararları yöneten prefrontal korteks (muhakeme yeteneği) henüz tam olarak olgunlaşmamıştır. Bu dengesizlik, gençleri akran baskısına, anlık çözümlere ve riskli davranışlara çok daha açık hale getirir.

II. Gaflet Zinciri: Tehlikeli Bir İhmalin Sessizliği
Ebeveynlerin ve toplumun en büyük yanılgısı, "Bizim gençlerimiz çok iyidirler, bunu yapmazlar" ön kabulüdür. Bu cümle, bazen güçlü bir güven ifadesi değil, ne yazık ki tehlikeli bir gaflet zincirinin ilk halkasıdır.

A. Güven İle İhmal Arasındaki İnce Çizgi
Çocuğunuza duyulan sevgi ve güven sarsılmaz olabilir, ancak bu, bağımlılığın onu bulmayacağı anlamına gelmez. Bağımlılığın kökeninde yatanlar; sevgi eksikliği, ilgisizlik, iletişim kopukluğu, okul baskısı, gelecek kaygısı ya da bastırılmış duygulardır.

Çocuk, bu sorunların yarattığı anksiyete ve depresyon duygularından kaçmak için maddeyi bir "kaçış" yolu olarak görebilir. Ebeveynin sürekli meşgul olması veya çocuğun duygusal dünyasından uzak kalması, bu gaflet zincirini besler.

B. Utanç ve Suçlama Kültürünün Engeli
Toplumumuzda madde bağımlılığı hâlâ bir "ahlaki kusur" veya "ayıp" olarak görülmektedir. Bu utanç kültürü, hem bağımlı bireyin yardım istemesini engeller hem de ailenin durumu gizlemesine neden olur. Oysa bağımlılık, tıpkı kalp hastalığı ya da diyabet gibi tedavi edilebilir bir sağlık sorunudur. Utanç, sorunu derinleştiren, yardım arayışını geciktiren ve erken teşhisi imkansızlaştıran en büyük engellerden biridir.

III. Bilinçli Sevgiye Uyanış: Aile ve Toplumsal Sorumluluk
Bağımlılığa karşı en güçlü koruyucu faktör, güçlü bir aile bağı ve bilinçli sevgiyle örülmüş iletişimdir.

A. Dinlemekten Anlamaya Geçiş: Nitelikli İletişim
Gençlerimizle ne kadar derinlemesine konuşuyoruz? Onların sanal dünyadaki kaygılarını, zorbalık korkularını, gelecek belirsizliklerini ne kadar biliyoruz? Bilinçli Sevgi, yargılamayan, koşulsuz kabul eden ve güvenli bir alan sunan iletişim demektir.

Güven Verin, Eleştirmeyin: Hata yaptıklarında eleştirel bir yargıç olmak yerine, yol gösterici bir rehber olun. Unutmayın, bağımlılık bir ahlak sorunu değil, bir sağlık sorunudur. "Niye yaptın?" yerine, "Sana ne iyi gelmiyor ki bunu deneme ihtiyacı duydun?" gibi sorularla duygusal kökene inilmelidir.

İletişim Köprüleri Kurun: Açık, dürüst ve yargılayıcı olmayan bir iletişim, en güçlü kalkandır. Çocuğunuzla kurduğunuz sevgi bağı, dışarıdaki kötü bağlardan her zaman daha güçlüdür. Nitelikli zaman geçirmek, nicelikten daha önemlidir.

B. Erken Tanı ve Müdahale: Sessiz İşaretler
Ebeveynlerin farkındalık becerileri, erken müdahalenin anahtarıdır. Aşağıdaki işaretler gözlemleniyorsa, bu bir uyarı sinyali olabilir ve profesyonel destek aranmalıdır:

Ani ve Sürekli Davranış Değişiklikleri: Eskiden keyif aldığı aktivitelere karşı ilgisizlik, ders başarısında belirgin düşüş.

Fiziksel Değişimler: Uyku düzeninde bozulma, belirgin iştah değişiklikleri, sürekli halsizlik veya aşırı enerji.

Sosyal Çevre Değişimi: Eski arkadaşlarından uzaklaşma, şüpheli yeni arkadaş çevresi edinme.
* Duygusal Tepkiler: Aşırı sinirlilik, gizlilik, sebepsiz yere savunmacı ve agresif tavırlar sergileme.

Sonuç: Utanç Değil, Güç Göstergesi

Eğer bir sorun olduğunu hissediyorsanız, geç kalmadan bir uzmandan destek almak; bir zayıflık ya da utanç kaynağı değil, aksine çocuğunun geleceğine sahip çıkan, güçlü ve bilinçli bir ailenin en somut göstergesidir. Profesyonel yardım almak, ebeveynlikte başarısızlık değil, aksine en büyük sorumluluğu başarıyla yerine getirmektir.

Çocuklarımız bizim geleceğimizdir. Onlara sadece şefkatli bir sevgi değil, aynı zamanda bilinçli bir rehberlik, bilimsel bilgi ve farkındalık borçluyuz. Unutmayalım: Sevgi bağı, madde bağımlılığından çok daha güçlüdür. Bu sessiz çığlığı duyma, gaflet zincirini kırma ve toplumsal yarayı sarmalama zamanı şimdi!

Not: Bu makale genel bilgilendirme amaçlıdır. Madde bağımlılığı şüphesi durumunda vakit kaybetmeden alanında uzman bir hekimden veya psikologdan destek alınmalıdır.

Bu yazı toplam 195 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YASAL UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Hakkarihabertv.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
Nevzat Kızılban Arşivi

Hakkari su kaynakları projesi

13 Ekim 2025 Pazartesi 13:26

ANLAYIŞI KIT ZİHNİYET

11 Ekim 2025 Cumartesi 10:35

HAKKARİ'NİN UYANIŞI

08 Ekim 2025 Çarşamba 13:55

KOYUN SÜRÜSÜ OLMAYALIM

05 Ekim 2025 Pazar 10:53