Leyla Sapmaz
Vicdanın eşiği, emeğin onuru ve liyakat
Toplumsal ilerlemenin en temel göstergeleri, en zayıf olanı koruma kapasitemiz ve sistemsel olarak hak edişi ne kadar ödüllendirdiğimizdir. Bu iki kriter, yani “Çocuk işçiliğinin önlenmesi ve liyakatin teşvik edilmesi”, bir ulusun etik ve ekonomik sağlığının ayrılmaz parçalarıdır.
Çocuk işçiliği, sadece bir yasal ihlal değil, aynı zamanda toplumun geleceğine karşı işlenmiş bir kusurdur. Bir çocuğun okula gitme, oynama ve güvenli bir ortamda büyüme hakkı; kısa vadeli ekonomik kazanç uğruna feda edildiğinde, bu durum, kolektif etik ve dayanışma ruhumuzdaki derin bir çatlağa işaret eder. Mevzuat burada bir çerçeve çizer, ancak asıl koruma mekanizması, toplumun her bireyinin gösterdiği vicdani hassasiyet ve sivil denetimdir.
Medya ve sosyal medya kanallarının görevi, sansasyondan uzak durarak, bu hassas konuya dair doğru bilgiyi ve farkındalığı yaymaktır. Çocuk emeğini görünmez kılan koşulları ifşa etmek, toplumsal baskı yoluyla çözüme katkı sunmanın hayati bir yoludur.
Çalışma hayatındaki liyakat ilkesi ise, emeğin onurunu ve ekonomik verimliliği doğrudan etkileyen ikinci kilit unsurdur. Bu sistemde, bilgi, beceri, tecrübe ve üretkenlik yerine; gayrimeşru yöntemler, kişisel ilişkiler ya da iş yapmayıp yalnızca açık kollayan davranışlar ödüllendirilmeye başlanırsa, o sistem çürümeye yüz tutar.
Bu durum, çalışanların motivasyonunu sıfırlar, yetenekli insanları sistem dışına iter ve kurumsal hafızayı zayıflatır. Liyakatsiz bir yapı, en nihayetinde toplumsal serveti heba eden, sürdürülebilirliği olmayan bir duruma yol açar.
Çocuk işçiliğini tetikleyen kısa vadeli olumsuz bakış açısı ile, liyakat yerine kişisel çıkarları ödüllendiren etik dışı pratikler arasında temel bir benzerlik vardır: Kaynakların yanlış ve adaletsiz kullanımı.
Toplumsal kalitemizi artırmak için, emeğin hangi yaşta ve hangi koşullarda değerlendirileceği konusundaki vicdani sınırı netleştirmeli; aynı zamanda, çalışma hayatında başarıyı yalnızca yetenek, dürüstlük ve üretkenliğe dayalı olarak tanımlamalıyız.
Bu iki alanda sağlanacak adalet ve saygı, güçlü bir dayanışma kültürünün ve sürdürülebilir bir ekonomik yapının temelini oluşturacaktır kanaatindeyim.